YAŞAMAK BİR RÜYADA…Bu gelen son çağ mı; sona mı varıyordum? Ellerimi batırıp yeşil suya usulca, Ben’i akarken sanıp birden irkiliyordum; Fırat deliriyordu; “Dicle” diye bağırıp suyun dilinde; -Sade suyu bilen anlardı bu dili ve nehirle yaşayan…- İşte ben bugün dalıp Fırat’ın serin Ve de yemyeşil sularında, hayallerimle Hayatımın bu bilmecesinde soruları çözmeye çabalarken, Nehir hızla akarak homurtular çıkarıp, Geçip gitti elimden… Düşünmeye devamla, girdim suyun içine. Bütün vücudum öyle sarıldı ki nehirle. Su fısıldarken bana kendimden geçtim. Dayayıp dudağımı şeffaf dudaklarına, Kana kana kendimi içtim… Ah gelirken geride koyduğum ciğerparem, Gül tenli, su fıtratlı… ah balım; Ah biricik yeşil dalım Ve kızaran ufkumda salınan alım; Birden aklıma geldin ki, nerden geldin, ne odu? Neden bunca zaman bekleyip durdun… Ve şimdi gelip birden Fırat oldun, çağladın. Sen, gönlümde dupduru akıp giden nehirsin; Sen, Dicle’sin, Fırat’sın; Sen, benim ezelimi gösteren bir miratsın; Ruhum sende kalsın; Dilerim ulu Rabbim toprağımı, senle sulatsın… Ah ben şimdi nereye gitsem ve ne iş yapsam fark etmez. Nehir, derim durmadan, derelere rastlasam, O ki bana yaşarken yaslı akan murattır. Süzülüp damlasam mı; damlalara karışıp, Yer kürenin içine, çekirdeğe ulaşıp, Bulup nazlı yârimi kor gibi yansam aşkla, Bir kerecik dünyada; Mümkün müdür acaba? Her yanına bulaşıp, Yaşamak bir rüyada… Güneri Yıldız (Elazığ, 28.12.2011) |