HOŞ GELDİN
hüzün mevsimiydi yeni hatırladım vaktini
başım önümde yürürdüm hayatı ve karanlıktı her taraf yalnızlıktı her taraf içim ağlardı yüzümdeki gülüşle bilmemelidir kimse kanasa da yürek böyle öğretmişti babamız bize böyle öğretilirken unutuldu insan olmayı unutacağımız. devirdim yılları bir bardak soğuk su üstüne içerek acılar, yaşandıkça yaslanan yürek ve yaşlanan fikir kimliksiz bir sorgu, sessiz bir haykırış diyemedik asla içimizin yangınının bir tutam saçtan geldiğini. diyemedik bir tutam saçın ilmek olup boyna geçirildiğini.. ve böylece aşksız kaldık, aç kaldı ruhumuz varlık içinde yokluğa mahkumıyet gibi basit bir sürgünümüz. yarısı geçti bir ıslanmadan kirpikler ağlayarak mutluluğu yaşayan bir çift yüreğin aşkını ayıplayarak. hüzün mevsimiydi yeni hatırladım takvim yapragındaki tarihi sadece bir gün kalmıştı ölüm mevsimine sadece bir gül kalmıştı aşk bahçesinde bakıyordum, korkuyordum dokunmaya güller koparılıp koklanmalıydı çünkü öğrendiğim öğretilerden oluşan hayatım öğütlemişti bunu ve hayat öğütmüştü mutlu olmaya dair cesareti çocuk yüreğimi. kral çıplak diyemedik züleyha ve yusuf var diyemedik kamber ile aslı var diyemedik bu yüzden sahici aşk meyvesin yiyemedik. gün kalmışken an kaldı ölmeye, şan kalacak, nam kalacak derken yürek başladı yaşlanmaya çan çalacak kitap adından gerçek bizim için ve ramak kaldı göçmeye kupkuru bir mısır çölüyle nilsiz kupkuru bir suskunlukla dilsiz derken seni derledi kader... toprak kadar gerçek, gök kadar sonsuz züleyhadan bu yana hiç düşülmemiş bir dehliz mutluluk saçan en çetrefilli sorguları bitiren bir söz ama saf bakıştan bir sevda, saf tutarken mevlaya yüreğim acılarda çaresiz. bir akrep kıskacı, bir bir yılan zehri, kertenkele üflerken ateşine ibrahimin karınca taşırken suyu sönsün diye nemrutun ateşine doğan esenlik oldun yüreğime yağan yağmur çölüme yeşerttin her bir yanı, her bir yangından arda odunlar balık ve ateşler su hoş geldin yokluğumu var eden varlığında kendimi bulduğum. |
sadece bir gün kalmıştı ölüm mevsimine
sadece bir gül kalmıştı aşk bahçesinde
bakıyordum, korkuyordum dokunmaya
"güller koparılıp koklanmalıydı çünkü öğrendiğim
öğretilerden oluşan hayatım öğütlemişti bunu
ve hayat öğütmüştü mutlu olmaya dair cesareti
çocuk yüreğimi.
kral çıplak diyemedik
züleyha ve yusuf var diyemedik
kamber ile aslı var diyemedik
bu yüzden sahici aşk meyvesin yiyemedik."
Güzel yazmışsın, şair dost. Cübran Xelil Cübran söylemişdir: "Poeziya yalnız söylenmiş fikir yok, hem de kanayan yaranın, gülümseyen dodağın neğmesi olmalıdır". Bunu senin şiirinde gördüm. Tebrikler!