bir kağıt, bir kalem kalıyorum
kırdın kanatlarımı,
ahh, gelemiyorum ey yar sana. hüzün eliyorum ömür galburunda kan döküyorum yaş yerine, neyi koysam bilemiyorum dindirmek için acıları senin yerine. ahh, kor ateşler içinde can veriyorum, önce ruhum eriyor, sadece et ve kemik yığını kalıyorum, hisler kötürüm, fikir kötürüm... seni alınca yüreğime can buluyorum, seni alınca beynime düşünebiliyorum, sensizlik nihai akıbet ama işte o vakit tüm uzuvlarım kangren oluyor bir neşter gibi hasretin vuruyor bir bir kesip atıyorum, bitiyorum an ve an külleniyorum ve küllerimden yeniden canlanıp ölüyorum diniyor sızım, dindikçe yeniden şahlanıp iniyor ömrüme kırıntılar can acıtıyor ve can kesikleri yüreğimde cam kesiği gibi. sensizlik düşüyor hasat mevsimine kuşlarım ürküyor ayrılık korkusundan, ve başakları sarar mıyor altın renginde buğdayımın, ekmek azizliği tadında bir sevda cenaze hüznüyle ayrılıyor toprağımdan bilmediğim bir çukura gömülüyorum ne telkin var ne kefen yalnızca gözyaşlarıyla yıkıyor biri cesedimi kirpi yumuşaklığında bir libas giydirilen ve en soğuk toprağa gömülüyorum. her uzvum felçli, ama bakışlarında tutsaklığı hala hissediyorum donuyorum her mevsim yıllar boyunca yıllarca da çöl iklimini yaşıyorum bir şizofren düşü gibi paranoyak bir sanrı gibi ve yine hasretin bir neşter oluyor bir bir kesip atıyorum tüm uzuvlarımı katre katre her nereye aksediyorsa hasretin bitiyorum an ve an külleniyor bu kez bedenim sadece bir kağıt bair kalem kalıyorum. |