İsimsiz
suların karanlık izdüşümleri var aslında
birikiyorlar beynimdeki kıvrımlara sular, anılar gibi… aşağı yukarı aynı yere geliyor karmaşalar sürüngenlikler mesela, hep aynı noktadan dönüp dönüp gelen; bir akşam güneşinden, bir de yeşil birşeylerden süregelen tohumları atılıyor mu bilmiyorum atlıyor mu bilmiyorum bir yemek yapış sırasında yüreğimin bir kenarına tarafsız kalmaya çalışıyorum genelde; taraf gereksiz sessiz bir ücranın iklimi üşütüyor beni bir de geceleri düşüncelerimin kontrolsüzlüğü. uyuyup, uyanıp aynı kayboluşa sarhoşluğum kedilerin mırlamalarında tutkusal bir yalnızlık arıyorum hep ve hep kedilerin tırmalamalarındaki soğuk can çekişlerle karşı karşıya kimin neyle uğraştığını hiç bilmediği bir gecekonduya uyuyakalıyorum neden acaba kötümser, bu insanlar, bu kadar? hep sular hep sularda, kaldırımların yıldırım etkisi kıvamındaki anısal yalvarışları hep sularda nemli akşam üstü ağlayışlarının kavramsal yanak yürüyüşleri hep sulardan da beter bir geçmiş düzenlemesi, aşk pişmanlıkları ivmesi geliyor aklıma bir modern maceranın uyanıyorum. şairler bu yüzyıla ait sancılar çekmemekte mi acaba diye düşünüyorum kedim aç kalırsa beni yer mi diye düşünüyorum aşk kaç adımda seni benden alır diye düşünüyorum ben kaç kadında senden bir parçayı yangına çeviririm diye düşünüyorum diye düşünüyorum bazen boşluk anlamımın yerini alıyor bazen anlamlar karamsarlığımı dağlıyor kaçamadığım kıyametlere merhaba diyorum ulaşamadığım geleceklere elveda güneşin suskun geliş gidişlerine ayın kendini değiştirişlerine zamanın akıl ermez işlerine gülüyorum bu şiiri ‘anlamsız bir vs ile ölüyorum’ kafiyesi ile bitirmemek için biraz da kahvenin tadını özlediğimden biraz da sigaradan şiirden kedimden annemden ötürü yaşıyorum. |