şaré
vakitler
manzarasız, kıbleye dönüyor kasım ile kazılı iliksiz diriler yargı salyaları ucube bir namludan kış gibi serpili/ bekleme oysa mevsimler akrebin kıskacından arınarak düşmeliydi şaré hangimizin ısırığında yıkıldı elma varisi kurtçuklar şaré uzağımın baharında ikna kalıbımı kandırmalardan çalaydın söz ilikledim şaré kıyafetim yamalı kiralık hitaplarımı vadeye böldüm delik ceblerimden rüzgâr koştu şaré uyanmaya mecalin yoktu sesimi tut dedim biliyorum bu mahsun bulut damlalarını çalacak şaré uyan zeminsiz hülyalar ölüyor şehir kar satıyor kurak tenlilere sorma şaré sen gideli çok değişti şehirler ve sahibsiz döndü nehirler karnında dağ eriten zehrinede köle bir alem aralığıyım şimdi ırksız bir aşkın esiriyim dilimde kırk yerinden yamalı yeminlerle gidiyorum geç kalıyorsun kasıma aralığa varamıyorum şaré sorma şaré aralık kalıyorum hayata sesimin çengileri sızlanıyor soluğunun pervazına tırmanıyor kimliğim tembihimde salınan adının buruşuk kıyafetine sarılıyorum uyan diyorum şaré uyan sensiz ölemiyoruz bak yarısında bekliyor kasım aralığında ben... şimo (manasız) sinan şeker |
.