Sayıklamalar (1)Ben seni güneşim sanmıştım ey karanlığım İçimdeki hırçınlığın Adı konsaydı Sen diye sarılırdım her umuda Hiç bir pişmanlık kırıntısı yapışmadan eteklerime Haklılığımı koyabilseydim ortaya Başım dik Çekip kapıyı gidebilseydim Ardımda kalmadan göz izlerim En baştan Tırnaklarımla kazabilseydim kendi çukurumu Şimdi; Omuzlarımda bu ağırlık Yüreğimde yıkık bir sevdanın vebalini taşımazdım Ki onca insan, günahlarımı yağlı urgan misali dolamışken boynuna … Henüz çok küçüğüm Annem gözlerimi kapıyor dünyaya Say ki tıkalı kulaklarım sevdaya Düştükçe gölge güneşime İçime çekiyorum yapraklarımı Beklediğim bir şey de yok Ah diyorum Ben daha sevmeyi de bilmiyorum Oysaki düz bir yolda yürümüştüm Ne var diki karanlığa basacak Gece nöbetlerimde Birer birer odamın duvarlarını tırmalıyorlar Ve Onlar, en kötü kabus Hala Kamçılar gözbebeklerimi Çekip kılıcımı Sapladığımda en hassas noktalarına Sıyrılmıştım kanlarından Yalnızlığa uzanan bir ömrü sırtlıyordum Ensemde soluyordu, karanlığın is kokan nefesi Kükredikçe sen bana Yıkadı yağmurlar yüzümü Çarpıp boşluğa Dehşetle kalbimi vuran kinini Sığındım O en sıcak sevişlerine Yalnız geldik Yalnız gidecektik Ve biliyorsun ki bu hiddetle bir yere varamayız O ilk isyanıma doğru isim koyabilseydin keşke…! “ateşi tutan yalnızlığın elleri” Ve umuda sızan karanlıkta yol almaktayız Yalnız değiliz..! Sude Nur Haylazca "ateşi tutan kimin elleri" Nail Yavuz hocamin siirinden |