Masal olan gerçeklertoprak usul adımlarla günün altında kenetli parmaklarını açtı ,bıraktı Tanrı’ya yakarışı bıraktı su iniltilerini ,canının gün geçtikçe yanmasını yüzünü yaldızlayan üfürükçü rüzgârı bıraktı her tepenin ardında güneş çıktı deniz vardı,feneri,ay ışığı,yıldızlar çıkardı yolundaki dikeni çok kol gerekti,takındı ağaçlardan ve çiçek su verdi yaprağından,yudumladı duydu tadını bin bir rengin söküldü yolundan engeller düşündü :ölürsem bende yaşayan canlılar ölür hızlandırdı düş gibi adımlarını çirkten çıktı yılan çirke girdi su akıp gitti oluktan bir balığı ölmeden suya yetiştirdi çocuk çamuru ellerine aldı arkadaşları ,çörek yaptı ağlamak özünü bunalttı ,durmadan ağla,ağlamadı gıcırtıyla açılan eski avlu kapılarını gördü,helâları benzi saman tozu ,saman yığını çocukları bir kitapta açı,bir kitapta aşkı,tutsağı gördü yetindi bir damla suyla,ince elle,bilekle deliyi öldürüp çöpe attılar ,para için sokaklarda değnek çalıp ,kim türkü çağıracak! üzgündü ,tepelere ulaşan ince yol güneş kızgın ışınlarını yolladı açmazdaki yolcuya mezarlıkta kendilerini gördü ,koyun güden çobanlar olup olacağı kaba bir taş; yazısız ,adsız yaşama çevirdiler yönlerini soğan yarıp yediler çamın dibinde su vardı ilk yaratılan ateşten önce su bir söğüt kökü gibi uzattı uçlarını toprak 09. 08.1991/ Nazik Gülünay |