VE SANCIYAN TİNİMDESen yürüyorken karda, kışta, kıyamette Ben üşüyordum. Ayaklarımdan başlıyor Ve ellerime sıçrıyordu karıncalanmalar. Geldi geçti üzerimden bir soğuk rüzgâr. Sen donuyorken kar altında Ben düşüyordum. Düşerken vücudumda başlıyordu soğuk soğuk yanmalar Ve içerime atıyordu sancılanmalar Aç kalmıştın yine upuzun, kurak ve duygusuz bir günde, Bambaşka bir boyutta; Aklıma geldi, anlatamam, Çünkü çoğu tasavvursuz imgelerde konaklamış Hepsi mat bir soyutta Dilim suspus olmuş, Ah şu dilim yok mu, dilim ebedi sürgünde Sımsıcak ağustos güneşi Altında; başaklar arasında, Elinde orağınla, başında poşun, Duruyorsun düşünceli, ellerin senle konuşur içten, Yuvasını bozmamak için özenirken Buğdayların arasında, Bir garip kuşun, Ben gülüyordum sevinçten. Sıkışmıştın iki ateş arasında, Kaçacak yerin kalmamıştı, Çeçenya’da, Uygur’da, -Anla işte, dünyanın her yerinde akan kanda Gerek var mı hepsini anlatmaya, bir bir sayarak- Ve Filistin’de... Bitmeyen kinin muhasarasında, Sen acıyla yıkılırken sağ yanına, Ben düşüyordum, Kanayarak... Zamanın karasında Ve Zihinlerin sarasında Nöbetlere tutulmuş, -Nöbetler ki, tutuluyordu ölümün terasında- Bakıyordum oluk oluk akan kanına, İçimde, karıncalanan bedenimde Ve sancıyan tinimde Boylu boyunca uzayarak… Güneri Yıldız (Elazığ, 30.05.2011) ..... Resim, kızıl Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı vahşetten bir kesittir sadece. . |
yapan insan olmaz
buvle bir konuyu işleyen OZAN
kalemini candan kutlarım
sayın guzel dost
okunması laZIM
ibretlik barışa sevgiye uzanaın kalemini
kandan şideten olanların gözünden
pak olmasını dilerim saygılar