Sorusuz Ten
bütün ağırlığıyla biterken gün
pencereler sonuna kadar kapalı akşam dağ kalıntıları kokuyor illetli bir ölüm çöküyor sokağa ıtır kokulu geceliğindeki sadelikten bir kış yarattı buğulu kış akşamında ellerimin hiçbir boşluğa tutunamaması küllenen bir albümden çıka gelen sen yabancı kentlerde düşlediğim siluetin yakışmıyor hiçbir kavşaksız mekana bulvar kıraathanelerinde geçen lisem ilk göz ağrım son sorusuzluğum ten anıların geniz yakıcılığıyla bitti sinema dönüşleri yorgunluğu geleceğin anlaşılmaz ıslak rüzgarlara sevdalı sobanın homurtusunda ölürken gençliğim yakıcı mevsimlerden kaçıp geldik bilekleri kırık serçeler için kaldı ki sararmış bir çocuk yüzüne niçin sürgit dolaşmayalım köşe bucak evreni pembe çiçek kaygısı çekiyor pazar temiz çamaşırlarla çıkılan parklarda aşk sadece insanda değil zamanda ve mekanda aşk varlıkta ve yoklukta yoku yok edememekte kağan işçen |