suskuŞiirin hikayesini görmek için tıklayın unutulmuş bir coğrafyanın mecbur insanlarına...
eğer bir kere söyleyemezsem öleceğim,bütün sözler susku
gözlerine hiç bakamadım ,hüzün kokar o yüzden gözlerim neşesini atamamış gevrek bir çocuk gibi başı önde fırtınalı yürüdüm hep yolları bir hayali unutmadan uyumak ve uyanmak her sabaha düş bakışı yaşamak hayatı, bir yudum uykuda seni. bakımsız duyguları allayıp pullayıp koymak içinde uzak bir yere yüklemek gözkapaklarına zamanı koynuna almak seni, salmak sabahın şafağında camdan uçup gidişine bakmak... kader değil... sen uzaksın,o yüzden yakın durma kuytuma! ölüm sanarsın gelen güneşin çürüten ışığını bense sırtımda kaçağım, mayınlı sınırıma yürürüm. bir silah patlar, açılır gözkapaklarım, başım simsiyah bulut,kalakalırım sevdayı bağlayarak yarama, katıksız ne kadar yol varsa yürüdüm ben sen, ne kadar aşk varsa bende teğet geçtin ben yasak sevişmelerimin hepsini aldatma saydım yırtıp yırtıp diktim derimi kemiğime, mülteci kaçışlarımda şimdi sıcak kanım sanki nefesimle damlıyor çimenlere, uzak ayak sesleri duyuyorum,yetişemezler... ecel bir sınırlık yol, uzak senin yakanda bir servi ağacı servi ağaçlarını sevdim, sen en çok hangi ağacı seversin... kanım doluyor boğazıma, oysa ne hızlı akardı gülünce, gülsen ölmez miyim?.. bileğime bağladığım ip bağlıyor beni hayata, korkak bir tavşan mayınların arasında ve arka ayakları bağlıyor beni sana. üşüyorum, söylemediğim bütün sözlere üşüyorum. yaklaştıkça sert postallarının haykıran sesi, silaha uzanıp dövüşesim geliyor. dallarıma kondukça susan, ılık akan kanımla ses bulan inlemelerim unutulmuş bir sınırda, söylenmedik sözlerim üzerine kanlı düştüğüm toprağa doğarken ve ölürken kanlı düştüğüm toprağa. coğrafyasına uygun ölümüm, toprağına uygun, dağlarına ters rüzgar yavaşça kesiliyor gözlerimden şimdi ben saçlarına takamadım ya kır çiçekleri, gözlerinde hiç sabah görmedim ya kaçağa vurdum ya kendimi. sarılayım en konuşkan arkadaşıma, tam on dört sözle sallayayım geceyi. ve elimdeki metalin sıcaklığından anlayayım soğukluğumu yağmalanmadan bedenim son kez bakayım servilere. titresin dalları gibi gözlerim, gökyüzünde kocaman bir ay, yarı yüzüm aydınlık bileğimde bir çekeleştirme korkunun ayaklarından, serviler suskun. |
düş bakışı yaşamak hayatı, bir yudum uykuda seni.
...........................
sen uzaksın,o yüzden yakın durma kuytuma!
.......................
Sustum...
İçimde oynaşıyor hala yüklenmiş mana dizelerdeki...
Kutlarım...
Sevgiler ÖZ' den...