bazı hipotezler hiç olmasaydı yaşarken acaba kanamaz mıydı gerçekten insanlığın yarası bilemediğim için kucağında güvercin şairlerin kasketli hüznünde bir kartala binip gidiyor askere giden bir yiğit delikanlı gibi ölüme ’’kuşların uçuşundan belli birşeyler olacak yarın’’
der gibi şairlerden biri asırlar öncesinde
ilkel seslerimde bir sevişmeden daha çıkıyorum yastığımı paylaştığım ikinci tekil yalnızlık bir an düşünür gibi oluyorum yaşamayı domateslerini okşarken şairin bir başkası bahçesinde her ünlü de aslında insandır tezini doğruluyorum lavaboya kadar gitmesi lazım birkaç saniye kadar kendim ısınıyorum boş keselerimi yakıp en baştan yeni baştan ırzına geçilirken tarihsel kahramanlıkların yanıyor sevilene ait mektuplarımın hepsi ikişer üçer tükeniyor kelamımda ilhamlarım
’’şimdi gülüşlerimiz yırtıcı, gülüşlerimiz korkunç ağır, kara bir zırh taşıdığımızdan’’
şimdi yüreğimi Haliç’de zincirliyorum sevgili/m insanlığımdan utandığım dün gibi aynı yolu geçip giderken şairlerin cenazelerinde ikinci tekil yalnızlıkları okşuyorum göğsümün kıllarında dünyanın döndüğü yerde eylemsiz bir ayet misali bekliyorum ikinci efendim makberi susuyor yaralarımıza ait ırmağına yakın bir su başında zafersiz kaldığını artık bilen bir İstanbulgülüşü polis kaydına artık geçilmiş cenaze işlemlerinde adli bürodan teessüfle ayrılıyor şairin kendisi
’’Analardır adam eden adamı aydınlıklardır önümüzde gider. Sizi de bir ana doğurmadı mı? ’’
dağlara küfreden mermiler kadar sıcak sözleri
pratisyen hekim kadar unvansız kalırken kanayan yara insanı iki defa köle ediyor o azgın yaşama tutkusuna biri severken, diğeri ölürken bir defa daha dediğimi anımsıyorum kirli kulağına sarımtırak suyunu akıtırken şehrin tek kanallı yıllarından sarı süpürgelerinde yılları geçirtirken bir kadın pahalı dükkanların önü kadar boş oluyor saçlarından tutup da zorla aşka inandırmaya çalıştığım adın hatırın düşen ilk gözyaşına emanet kalıyor aldanışlarım otuz bin fersah açılmadan yaşam koyundan şair evrakları arasında bir tütün arıyor feri yitmiş elleriyle ’’Akşamı getiren sesleri dinle Dinle de gönlümü alıver gitsin ’’
çakmağında kendini yakan ziyasını boşaltıyor emeğiyle
ve son Ra kalıyor dolunaylı bir gecede düşünceler basitleşen gece yarısı öpüşmelerinde yatak odaları sıcak çarşafların soğuk yüzü iki tende mecbur kirlenmeye solan umutlarını saçlarını toplar gibi rengine katıyor genç bir kız kadar yetmiş yaşında ağırbaşlı bir kadın sevmeye hiç küsmemiş yanı ikinci sahibini bekliyor hayattan filozof akrabaların hepsi mirasının peşinde azgın yaşama tutkusunda kalemime sımsıkı sarılıyorum
’’bütün şairlerin seni anlattığını düşündüm çok mu onursuz haykırışım sana sahip olmak için tam zamanı sanırım’’
tamam buda kaderinin bir yanılgısıdır yaşıyorum
o azgın yaşama tutkusuna işte öyle aslında yaşamak adına insanların dişlediği kayanın geri kalan umutlarıyla biriken sonbahar tortusunu ve çıplak izlerinde ayak kokusunu gözyaşların kadar aziz biliyorum sevgilim
’’emr-i vaki yaptığıma bakmasın kimse kanayan yaralarımızda dokundukça herkesin sesi aynı oluyor of’lamalarda’’
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ağı Yırtık Hayat şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ağı Yırtık Hayat şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
’’emr-i vaki yaptığıma bakmasın kimse kanayan yaralarımızda dokundukça herkesin sesi aynı oluyor of’lamalarda’’........
hem uzun hem akıcı hem de dolu dolu şiirleriniz imgeleriniz ise her biri özgün birer fısıldayış... bunu nasıl başarıyorsunuz bilmiyorum ama sizi yürekten kutluyorum... emeğinize yüreğinize sağlık saygılarımla....
kanayan yaralarımızda dokundukça herkesin sesi aynı oluyor
of’lamalarda’’........
hem uzun hem akıcı hem de dolu dolu şiirleriniz imgeleriniz ise her biri özgün birer fısıldayış... bunu nasıl başarıyorsunuz bilmiyorum ama sizi yürekten kutluyorum... emeğinize yüreğinize sağlık saygılarımla....