Yoksul ve Öksüz Çocuklar AğlıyorduSanrılı rüzgâr Islık çalarak eserken Sevdamızın ovalarında Gökyüzü siyaha boyuyordu kendini Duman kaplamıştı yüreğimizin örselerini Kangren yaralarımızın sararmış yaprakları Dökülürken eylül sabahına Ayrılık Avuçlarımızın ortasına bırakırken titrek Gözyaşlarını İçimizdeki duyguların yaşanmamış imgeleri Dudaklarımızdan düşerken kelimelere Dilimiz lâl Yüreğimiz yangın yeriydi Son öpüş Dudaklarımızı yararken tam orta yerinden Damarlarımızın çıkmaz sokaklarında Yoksul ve öksüz çocuklar ağlıyordu Göz göze bakışmalarımızda Yüreğimize sessizce dökülen sözcükler Zemheri ayının tipilerinde titretiyordu Bedenimizi Eylül sancısı üşütüyordu ellerimizi Ana rahmindeki bebeğin çıplaklığı düşüyordu Ruhumuza Doğum sancıları kaplıyordu eksik olan Sol yanımızı Sürüsünü zapedememiş çobanın Kirli mintanlarının arasından İki tütün sigarası yakılıyordu Parmaklarımızın arasına Ve siteme bürünmüş gökyüzü Aydınlatıyordu yeryüzünü Gövdemize giydiğimiz esvapları Dağıtıyordu rüzgâr Asumandan dökülen yağmur taneleri Islatıyordu gözlerimizi Umut kursağımızda deşilecek Kum tanesiydi Işık Yüreğimizin dehlizlerine hapsolmuş bir nesne Ellerimiz avuçlarımızdan ayrılırken Ayrılık Soluk borusuna tıkanmış hıçkırıktı Gözyaşlarımız gözlerimizde İki damla Son Sözleri yüreğimiz söylerken Kırık dökük eylül sabahı Seher yelinin ıslık sesinde Veda busesini Konduruyordu alnımıza sanki |
Soluk borusuna tıkanmış hıçkırıktı
Gözyaşlarımız gözlerimizde
İki damla
Son
Sözleri yüreğimiz söylerken
Kırık dökük eylül sabahı
Seher yelinin ıslık sesinde
Veda busesini
Konduruyordu alnımıza san
ödülü haketmiş dizeleri...alışladım bende..saygımlaa