Kalabalıkları Anlatırken SanaNe garip değil mi kalabalıkları anlatırken sana bende kimsesizliğimle gömülüyorum kendi içime sessizliğim hırçınlığımdan bu günü yaşarken maziyi unutmuşluğumdan bilemedim belki sevmeyi bilemedim belki de hiç yaşamayı sorsan da yeryüzündeki tüm soruları ne ölüler anlar yaşayanları ne de yaşayanlar anlar ölüleri vakit çoktan geçmiş unutmuşuz gecenin ıssızlığında köpek ulumalarını sabahın alaca karanlığında örüye çıkan koyunların gıldırak seslerini özlesek de hasretiz çobanın ıslığına karışık aklım bakarken bile göremiyorum çiçeğin tomurcuğunu yaprağın üzerinde dolaşan tırtılın rengini kayboldum serçeler ölürken hüznün renk boğumuna hıçkırıklı yaşamın arifesindeyim ölüler sevilip sıvazlanırken mezar taşlarında incitme güvercinleri diye baksam da gözlerinin içine artık fersiz gözlerimiz görmüyor işte bir adım ötesini dalgınlığımızla bakarken yola boynu bükük çiğdemlerin susuz toprağın ıstırabı acıtıyor canımı karşılıklı iki kelime konuşsak diyorum kelimeler gecemize kopan fırtınalarda yitirmiş kifayetini yolaksız patikasız dağlar misali geçit vermeyen uçurumların başındayım anla artık bilemedim sevmesini dinlemedim ki gurbeti yaşarken benliğimde gurbet türkülerini avaz avaz bağırıyorum suya yansıyan güneşin ışığına anlatıp anlamsız rüyalarımı hüsranın intiharıdır desem alaycı şekilde yağan yağmurlar çatıların saçaklarından süzülürken bozuyor sessizliğimi kalabalık evlerin bacalarından tüten dumanlar tıkıyor nefesimi boğazıma ey gençlik çağımın akustik yuvası toyluğumun aşk buğusu affet bilemedim işte sevmesini is kokan simaların büyüsüne aldandım unuttum hilal ay dudaklarını karatma geceleri misali kararttım kendimi kendi içime şimdi kalabalıkları anlatırken sana gömülüyorum yalnızlığımın içine nurettin aksoylu |
Kutlarım...