seslerin süvarisi ve susunç.
Haznesi dolu bir alfabeydi saçların. Çözülse
Çözgüsü karışmış tezgahlara makas değmez Ben böyle şırası alınmış ayak kokan sulara kapılıp Mumları yeniden yakmazdım sanki Bu adada budaklı bağırsaklarıyla lağımlar Akarsulara karışmazdı. Akarsular da akmayan sulara Etine iğneler batan haykırış hatta. Ayaklanmazdı Artık annesinden doğan çocuğuyla o oğulun Derisi mühür tutmaz. Hazırlan Belkide bu fırtınadan hiçbir yağmur sağ çıkmaz Ben dün gece dizinin dibinde oturdum suların Siyah sütyeniyle seslerin süvarisi yanı başımdaydı Yanında dur bilmez bir ruzigar İnsanın insana bilenince bileklerine Uçucu ayrılıklar sürdüğü bir yerden bahsetti İnsanın yanılınca yakılmadığı bir yerdi. Öyle dedi Ve deposu dolu bir ölüm haberi geldi Soyu kesik bu serüvende. Şimdi sıra Benim hikayemdeydi. Anlat dedi Önceleri. Takvimlere tertipli bakan Takdirleri sırasını atlamadan alan bir çocuktum Sonra şeytanın davulunu kabaran yerleriyle çalan Adem oldum. Aldırmadım Ak libas altında dahi aklı Ardındaki dünyadan öc alan ölülere Sonra gözlerimi geçirip korkudan iliklere Uykusuz şehirlere iyi gelen baygın gecelerden Ve bir tenhada patlayan ayda kalakalan Masallardan geçtim ben. Gençliğimle birlikte Gördüm ki bir külkedisi Kendi masalına çarpınca aya karşı ayaklanıyordu Bütün ayçiçekleri. Doğruluyordu Doğrudan ırmaklara karışan kahramanlık. Ve insan İnsan karşısında saf tutuyordu o zaman O zaman bir bakış aradım kendime Beni üzgün yüzümden kurtaracak bir bakış Gitmeye ürpermiş keskin iki satır gibi duran dudakların Ve kalanlara şiir dokuyan tezgahların arasından Bir ay tutulmasına çıkmak için sevgilim Kanımca bu. Kana karışan bir ayrılığın pruvasında Kalanın kendi çığlığına işemesiiydi Suratına çarpa çarpa Ama astımlı soluğunu sonsuzluktan korumak için Bütün defneler denize aldanır sevgilim. Aldırma Yıldızların altında yalnız kalamadığımız Kalabalık kalmaya gayretli bir dünyadır çünki bu Anladım. Cenabet suları şebekelere karışan 282bin11İst. |
"İnsanın insana bilenince bileklerine
Uçucu ayrılıklar sürdüğü bir yerden bahsetti
İnsanın yanılınca yakılmadığı bir yerdi. Öyle dedi"
derken şair;
"orada olsam, dedim bir an.
öyle bir yerde yanılmaya, yakılmaya, ayrılığa, vuslata, yeminlere, tövbelere razı ... olsam." dedim.
çünkü
o da öyle, orada olsa diye yazdı. Orada olsa, ve öylece kalsa. Biri hiç yoktan saçlarına mavinin manolya şenliğinde bir deniz tutuştursa. Biri kışlık sarayı tutuşturup ucundan, yaksa. Bir anı örneğin adını sormadan soyunsa, bir gerçek gerçekleşmeden çekip gitse. Bütün bunlar, bütün bunların yazılmadığı, hatırlanmadığı, hatta hiç bilinmediği bir yerde, yazdan geçip, yazmaktan geçemediği bir yerde olsa...
dedi.
"Gitmeye ürpermiş keskin iki satır gibi duran dudakların" etkisi büyük... şiirin başı dik, gururlu söylemine eşlik !