masallar hep gece mi anlatılır iki kulaklılara yağmurun saplanıverdiği öyküsüz soyunmalarda kaç can daha verebilir aşkların yalanları adına
yağmurdan sonra ara verir hüzün toprak kokar ölçüsü kaçmış dünya için çiçekler bir kadının ıslak saçları kadar güzel içine bakılması güç saklı bir kitap olur yürek şeytan körebe bir guru bayrambarışlarının aruzunda terbiye edilmemiş mangal ciğerlerinde lenf dolama yaşamanın dört bir elden sığındığı yaz akşamlarında
truva atlarının saklambaç oyunlarına dair bir fasıl şairlerin hazır cevaplarında aynı eksik hebabiyet biraz uyku biraz sirke ardınca aşkhoş eden divanı dört dörtlük mecazilerinde kinayesi bol bir soytarı resimlerinde yaraların kutsal öteliğinin penceresi gülüvermek için yaşlanmak lazım çocukların yüzüne derin nefeslerinde takım elbiseli zigot nefesler pet şişelerine sığacak kadar belası ate lahitler aşk uğruna cihat etmek ne diye isyanlarda kelimeler
soğuk bir duşun iki dik uçlarında eyvah kalıntıları rafların tozlu perdesinde ojeli tırnaklarıyla bir kadın tırmanmak beklenen bahtının dövmeli bir şaşkınlığı saçlarının en topuz yorgunluğu yaz günlerine dair ejderhalarda erkek düşlerine kiralanmış gecelik nazları jübilesi bitmemiş bir tarihin en noktalı virgülleri küpe üstü külüstür tokasında şaşkın bir sürme dalaşması buralardan olmayacak kadar tanıdık geliyor okşayışları açıp açıp baktığı kitapların sayfalarında parmakları
okyanus kentlerinin nemli tanıdığı lanet olası yalnızlık kirpinin ucu kadar yakın bir söz avuntusu havan toplarında mektupların kara bahtında hasret çekmenin pinhaniyet zırhı güneş doğmalardan bıktığını hiç fark ettirmiyor masallara bir varmış denecek kadar bir yokmuş korkak söz ebelerinde sakalları kaşınan bir çoğul ses kadar uzak pamuk eşsesler kayıp giden yıldızlarında umut kaymaları korku kıyısında kadın kadar meridyen taşımıyor öküz üstünde kahırdaş gezegen hep uzaklarda bir sevilme isteği dili geçmiş zaman töresinde jüpiter uzak olmasaydı tanrı olur muydu bir ara filozoflara yunan tarihinde kanlı leke İskender’in hırsı kadar Hindistan tengri denmeyecek kadar çirkin dudaklarında kan Alala-sı her hikayede mitolojik bir saç kırığı bahçesi develi halısı asitlerin Hades’e ait kelepçelerinde mide kırat ağrılar kenti ayak bileklerinde hür altınların gümüş rengi sevecenliği kimse bilmiyor kadınların istemekten öte beklediği sevgiyi
çok uzak da düşlere ait bir sevgilinin kuş ötüşlerinin sihri yirmibir yüzyıl geride bırakılmış karalar yuhanna aklanışı artık gel dese de gitmeye ayak basamayacak kadar yorgun deli masallar hep aynı akların coğrafyasında terlemiş bir sabah saflıklarında sevgililerin aldanama macerası gönlü temizler aşk yokuşlarında kan akmıyormuş sadece iki bacak arasından bunu yazıyor her gün binlerce uyumsuz sesli güvercinler
kimse anlamıyor kimse bilmiyor ne diyor
görülmemiş cennet kadar artık yok olmuş bir kadın türbegahı kuşların pisleyeceği yer olmak için çok uygun bundan sonra
nasıl olsa kaburga altında aka aka alışkın olmuş yanmaya yüreğin gözlere aşk yağmaları
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Aşk Yağması şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Aşk Yağması şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
kimse bilmiyor
ne diyor
görülmemiş cennet kadar artık yok olmuş bir kadın türbegahı
kuşların pisleyeceği yer olmak için çok uygun bundan sonra
nasıl olsa kaburga altında aka aka alışkın olmuş yanmaya
yüreğin gözlere aşk yağmaları
Anlatım şekli çok farklı ve güzeldi.Saygılarımla...