KÖR/EBEbir sende dinleniyor şu şiir ve bende yoruluyor köstepek bir imge ne kadar rengi varsa elbiselerinde tanrının bir tek şairin gözleri görüyor şaçlarına kutsal fareler besliyor sokaklar ben yanağına iliştirilmiş bir kapı numarası ama eksik bir adresten sesleniyorum sana turuncu kaydırağını bir vakit ertele sularını altına kaçırmış saatler kibritle zamana yak tren çığlığına karşı bir deniz atını saçların mı onlar birer kağıt sarmalı ten ağartısı bu çıplak sevilerin isimsizliğine galibiyetlerin uğruna demlenmiş bir ilkindi yudumu iç, sarhoşluk vermez bu bendeki tını sadece bir göz yanılsaması kefil olmak istemediğim aksi seda yoksuluyum sana bir kırbaç mızraplıyor tellerimi bu bir deveranıdemdir ki varıp tekediyor bir türkünün toprak kokusunu bu ihtilal bana hiç benzemiyor müberra şimdi seslendiğim mücahitliğimi boşver kısır bir ıslığın kahramanca saklambacını taşı evimize "kör/ebe" doğurmacada sakalını cinliyor odalarımıza duvarlarımı hakir gör ve görme şişedeki alevimi müberra bir daha git ve gittiğini imlerken icazetime tokluğun ruhumu kaptıran kafileyi soysun ussal zarlarını bir daha dene tenimde çünkü şair artık renklerini tanımıyor AHMET SERDAR OĞUZ |
bir daha git
ve gittiğini imlerken icazetime
tokluğun ruhumu kaptıran kafileyi soysun
ussal zarlarını bir daha dene tenimde
çünkü şair artık renklerini tanımıyor
her zaman şiir düşümü bir sayfa
tebriklerimi bıraktım ...saygımla