RitüelYas tutmaya dahi zamanız yok. Ayakta atıştırdığımız gıdalar gibi duyguları da kısacık dar zamanlara sığdırmaya başladık. Ritüelleşen tek şey kazanmak ama adaletsizce! Etrafında pervaneleştiğimiz tek şeyse para… Kafese tıktıklarımız ve kafesten çıkardıklarımızla, böyle dehşetimsi bir yalnızlıkla ve korkuyla yüzleşmek zorundayız artık. Allahsızlaştıkça balçıklaştığımız gün gibi aydın ama karanlıklaşıyoruz… Vicdanımız yamalı. Duygularımız yamalı. Beklide yüreğimizin bir bütün olarak dokumaya başladığı şey, artık adaletsizlikle yobazlaşan insan figürü. Yaşadıkça azalıyor, azaldıkça doğru bir orantıyla insafsızlaşıyoruz… Devrim dediklerimiz dahi acı ve kandan başka bir şey değil. Yas tutacak gücümüz kalmadı. Işığa uzanacak parmaklarımız yaralı… Niçinler, nedenler öylesine ağır bir zincirle küflenmeye mahkûm ki… Düşünen beyinler beyaz bir sıvıyla çoktan uyutulmuş. Kumandalar kimde? Gözlerimiz daracık ekranlarla karartılmış… Pencerelerimiz renkli piksellerden oluşan dar kutular kadar… Yaralıyız… Yaralanıyoruz… Dünlerle el ele, yarınlara küskün bakıyoruz. Bakırdan kaplardaki yeşilimsi küfler gibi tadımız. Tattığımızı yiyemiyor, yiyebileceğimizi tadamıyoruz. Havanın cennet meyvesinden daha zehirli bir yaşamla yüzyüze ve o kadar kof renklerle renkliyiz. Yas tutmaya dahi zamanımız yok. Gülümsemek, kahkahalar ise faizci bir sistemle iki katı alınmak koşulşuyla yanağımıza yaka süsü gibi yapışıyor. Söylediğim gibi… Sistem denizinde yüzen kâğıt gemileriz, bir kibritlik can taşıyoruz bu keşmekeşte. Bu keşmekeşler yaslarımızın katma değeri olmayan KDV’si. |