Karanlıkta S/aklanır S/onsuzluk
kentime düşerdi yüzü, fotojenik bir hayalde
kendime yalnız kalırdım, bir başka karede onu düşünmeye başladığım anda uzaklığının gölgesi sinerdi kirpiklerime yaşlarımın melodisinde ıslanan sayfalar boyunca gül kurusu şiirler biriktirirdim ona her aşık kadın gibi,aklımı yüreğimde kaybederdim bulmak için aradığımda sokaklarını sevdiğim adamın o güzel hayaline düşerdim bakışlarını uzaklara ertelemiş,öylece seyrederdi hayatı ’ah’ derdim...aklından geçen hayat ’yüzüm’ olsaydı ama dizelerin ışıklarını yakta git, derdim ki,karanlıktan korkmasın şiirlerim ve giderdi,inadına karartarak harfleri akrep zehrine bulardı yelkovanı zaman kan kaybederdi içim bizi terk ederdi bazen parmak uçlarımı acıtırdım, adına adanan kalemlerle belki acır diye gözleri,adına adanan kelâmlarla ve karanlığa alışırdı bir şiir,yasal bir vedada kelimeler çocuk kalırdı yazdıklarımın kalbine indirirdi yokluğu yazamadıklarım,umrumun kabahati olurdu çoğu zaman yalnızlığın kelâmlarını acıtırdı şarkılar kalem suskunluklarında heba olurdu kalbin aşka nefreti susma hakkını kullanan dilime anlama hakkını feda etmezdi gözleri kapılarını araladığımda şarkıların yalnızlığın manasız kalabalıklığı gelirdi aklıma bir ömrün bir bakışa adandığı yerde kalbimde izlerine rastlardım onsuz hayatımın keşke, derdim...onun emaneti olmasaydı yalnızlığım Büşra Topbaşlı |
"Dizelerin ışıklarını yakta git" dedin!
-Ama bu gerçek değil, öyle değil mi?
(Hem karanlığa nasıl alışır şiir? )