Sadom ve gamora değil elbet bırakıp gideceğim kent,
Sodom ve gomora değil elbet bırakıp gideceğim kent,
Birazdan kalkıp gideceğim, Ufak adımlarla, topal adımlarla, Sodom ve gomora değil elbet bırakıp gideceğim kent, Yinede geriye dönüp bakmaya cesaretim yok.. Gitmem lazım, Ceketimin yakasında oturmuş haydutlar, Adım attığımız yer balistik raporlara düşüyor, Kendi gölgemden korkuyorum aynasız caddelerde, Özgürlüğü sevdikçe, Göçmen kuşlar adres arıyor içimde, Issız bir kasabadan Geçiyorum, Erken düşmüş dağlara kar Uzaklaştıkça kentten İçimde mavi örgülü şiir besteliyor tren rayları Kompartımanda oturup etrafa bakıyorum, Kaybolacak dalıp gidecek bir yerler arıyorum Kendi korkularımı iflas ettirecek bir şeyler, Zaman korkularımı haklı çıkarıyor, Cellatlar sofrasında üç ay sorgu, Gerçek çekilen bir film gibi, Başrollerde; Ayılar, Figüranlar; Yılanlar, akrepler, Derken misafirperverliğini kabul etmek zorunda kaldığımız Domuzlar çiftliğine seyahat, kafa, kol, bacak kırmak serbest, Pis kokularından uzaklaşamıyoruz, Fareli yemekler ikram ediyorlar, ve taş toprak karışıyor şarküteriye, Misafirhanede ne kadar kalacağımıza karar veriyor, Selimiye’de ikamet eden bir sanal tanrı, Etrafımda putperestler, benden başka bir yerleri kaşınan yok,. İyi bir çocuğa benzetiliyorum,,,sürekli misafir kimliğiyle dönüş, Şehrin ışıklarını görüyoruz bir kartal tepesinden, İnsanların vurdum duymazlığına park ettiğimiz ömür, Hiç kimseyi ilgilendirmiyor, Taki Fırat Kerbela akana dek, taki dicleyi haydutlar sarana dek Lütfi Kireçci |