HÜZNÜN SEYİR DEFTERİAl çiçeklerine uyuyor ağaçlar, sen gidiyorsun. Düşündüğüm her yer sen, gittiğin her yer ben Yan yana dizilmiş, bulut kümeleriyle örtülü ocak Çarpık yüreklerde alabora oluyor. Yeni bir can doğuyor, yapraklar köpük köpük Bütün dallar, bütün geceler bayramlaşıyor. Yağan yağmura, rüzgâra, fırtınaya karşın Bir çift göz, güneşe bakıyor kırpık bir açılışla Sen gidiyorsun, yanıyor sular ağır ağır Bir kara bulut gibi ölüm saçan dumanlarınla Kurşun olup iniyorsun çalı çırpı yuvalar üstüne Kim bilir nerede biter bu yolculuk! Herkes kendi savaşıyla yorgun, her yol, Her uzak gurbettir biraz, gidişinle kırılıyor ay ışığı Ferhat’ın çölde unuttuğu bahar gibi Bir ayrılık vadisi gibi dağların kucağında Güneşi kuşanmış gizli merdivenler Erik çiçekleri, kızılcık dalı, bademler Sürüne sürüne tırmandığımız karadut Şimdi nerededir o kaval sesi, neredeler? Sadece yaşamdan bir sayfaymış anladım. Yağarken üstümüze sıla sesleri Tünellerin ağ ördüğü bu karanlık, ıssız yolda İnişli çıkışlı şarkılar mırıldanır kızaran uçurumlar Gezgin bir ufukla savrulur bulutların eteği Aşiyandan kanat sesi, mektupların can çekişi Zifiri bir istasyonda kaybolur. Şimdi bastım butona, iptal kararı aldım ayrılıklara. Bir girişi varsa, çıkışı da olmalı isli yolların Didinip durun ardımdan sefil yolculuklar Yazgısına yas düşen şarkılar, yetişemezsiniz. Çünkü hüznün seyir defterine kilitledim bitmeyen öfkenizi |