Acılarımın Boyu
Acılarımın Boyu
yalnızlığımla sarılırdım ikindilerine portakal çiçekleri yeni yeni açardı gölgeler yorgunlaşınca mavileşirdi ayrılık susardım düşlerimdeki konuşurdu bulutların seyriyle o sen miydin yabancılığım mıydı yalnızlığıma bile... köşe kapmaca oynardı heyecanı umutlarımın bir bardak suyu kendim gibi içmek için okşardım ağaçların caddelere şefkatini sabah ayazında bakışları arkadaş iki serçe anımsatınca dolmuş camlarının buğusunda gözlerini ağlamazdım belki ama öperdim sıcaklığının anısını... ben yaşlandıkça uzardı acılarımın boyu anılarımın yoğunluğuna eş bir bulmaca gibi çözülmeyi bekleyen gizli bir zamanken ölmek... sakardı yüreğimin atışları yeniktim sana yaklaşmaya can simidim olurdu konuşmalarımı soğuk soğuk kesişlerinde can evinden kaçmaya alışık bir çocuk olmalarımın toplamı seni sevmek...en büyük küskünlüğümdü sabahın hevesle gelişine bir bilinmezliğe gelişine...ben hariç bütün bilinmezliğe... saatleri öldürdüm zaman katiliyim yerli yerindeyken bütün yaralanmalar cinayetlerimin üstünü örtmeden aniden sesinleşince sabredememek kahkahaları duyulmaz olurdu akıp gidenin takvim yaprakları boş durupdururken diye bir şey kalmayınca bir ayrılık bükerdi sonsuzdan ötenin boynunu seveceksin beni...çaresiz... ve sen sen olmaktan çıkınca aslında o zaman sen olurdun bense hep sende bendim sensiz ben ben olmayı sensiz öğrendim sende sen sen olmayı bende benimle çare...sis... Kağan İşçen |