Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. LA ROCHEFAUCAULD
Paylaş
Gün erken iner bu küskün şehre bu kara etekli ovaya, tılsıma bakışların mesaisi başlamamış işçiliğinde bitkin ve gürültüsüz iner yaşamak tutkusu… hali hazırdadır memleketimin dağlar ötesi zarflardan çıkan mektupların satır başlarından gelir kokusu ana kucağı, baba ocağı, kardeş yanağı ah kimsesiz tüten başımda yangın ah iki adımı bile yanlış atmak korkusu
nasırlaşmış ihtiraslarıyla insanın hayata demirlemek gibi düşsel avuntusu olurdu unutkanlığın manifestosunda bir solgun kalifiye yalnızlık kalabalıkların ortasında ve agoraların buğusunda zaman…
göz emeği el nuru mudur şimdi kuduran deniz kavgasını ötelerden duyduğum küçümen yalılara gıcır bir çerçeve içinden bakan… ıslak dudağı tuz, bağrı kurak yansısı şapkasını saygıyla önüne eken gönlüm gemilerin telaşla taşıdığı sen misin söyle gündoğuda ince bir siren, şimalde narin kudümle
tuzlu ritmiyle inip çıkan kaçak bir müzik demir parmaklıklarında Galata’nın ha düştü ha düşecek çocukların süt kokulu korkak bakışlarında ne kadar da yamalıdır hayat ve elbisesiz bile gözükebilir bazen bazen de uzuvları çıplak
birkaç arkadaş gelir sabahları semte sonra bir balık vurgunudur gider dudaklardan düşen kıvrımlı tümcelerde her özne kendi gerçeğini bekler ve tedavülden kalkmamış bir hayali gerçek kılmayı yeğler insan
bu yüzdendir işte bendeki düş merakı ve ‘benim adım çocuktur’ sırf bu yüzden yıllardır saçlarımda yığınla pas yığınla kir, çamur ve yağ(mur) varken bedenimi örttüğüm hayatlardan bana düşen yoğun bir yalnızlık tortusu
alnımda kara bir bataklık rengidir hüviyetim her acıyla derinleşen solgun bir fotoğraf gözlerimdeki şipşaklarda her acıyla dimağıma kalkan kırlangıçlar masumiyetlerine gülümsediğim
saçlarımda hep aynı kir olsa bile burası o tozlu payitaht burası çocukluğumun İslambol’u
eski bir şehrengiz gibi unutulmuş övgüye mazhar yüzümdeki hüsün ve sen Gülnihal: ulaşılmazlığın şiiri bu denli kısa, bu denli uzun…
gün erken inerken bu küskün şehre ellerimde tertemiz bir düş jeli ellerimde hüzün ve mavi!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hüzün ve Mavi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hüzün ve Mavi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ne mi yapacağım bundan sonra? ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce. siir yazmayacağım bir süre. fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye. hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim. falcı kadınlara inanmayacağım artık. trafik polislerine adres sormayacağım. geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye.... ne yapacağımı sanıyorsun ki? senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım; çocuklugum...
bu yüzdendir işte bendeki düş merakı ve ‘benim adım çocuktur’ sırf bu yüzden yıllardır saçlarımda yığınla pas yığınla kir, çamur ve yağ(mur) varken bedenimi örttüğüm hayatlardan bana düşen yoğun bir yalnızlık tortusu ............................... harikaydı yüreğinize sağlık...
nasırlaşmış ihtiraslarıyla insanın hayata demirlemek gibi düşsel avuntusu olurdu unutkanlığın manifestosunda bir solgun kalifiye yalnızlık kalabalıkların ortasında ve agoraların buğusunda zaman…
emeğinizi kutlarım
saygılar..