Tende Uçurum Yanıkları III
“Damarları kesilmiş bir gökyüzünün altında gecenin saçlarını tarıyorum”
Perçemine takılıp yanılgıların savruluyorum Hangi yöne bilmeden…. Kendi küllerinden doğuyordu şehir Yeniden zümrüdü Anka öfkesi ömrün tam ortasında Bezirgân ahlanışlar sırtlanmasında Ellerim yalan Ellerim ah ile sol göğsüme uzanan kendime yılan… Usul usul dökülürken gözlerime hakikat Ayaklarım kervancısıdır Alnımda ki farzların… Ah-sen’i süveyda dili lal lehçem Kaç esaret dinginlendi dibinde Ki... Uslansın rahvan koşunumlar hesaplarımda Kefen biçen hüznümde darağacı kutsansın Dizginlensin firarım… Yanık bir türkünün lâl olan diliydim/hücrelerimde büyümeyen çocuklara suskunluklar edindim… Yenilgi Ahsenlerinde kıyılara vuran balıklardan abecesi olmayan hikâyeler öğrendim Kasırgalardan üflenirken yakamozlu yeminler Kıyıları aşındıran bir ahenkti hüzünler Geceyle dalgalanan…. Sızma telaşların hünerli ellerinde Olgunlaşır gözlerimin gölgesi Gözyaşlarıyla Yetim çocuklar ağlaşır yürek mahzenlerimde ... Dudağıma çöreklenmiş acı tebessüm/geçmişin bu kesen kenar süsü Kendini öğüten insanlar tanıdıkça dudağımı kanattım… Namert ellerden demli ihanetler göreli Rotasını şaşırdı zifir ağardı saç tellerim… Yüzümün ziyneti hüzün/yazgım iliştirilmiş kulaklarıma Nasır tutmuş izlerini taşıyorum güneşin doğu(mun)dan/savaştan esmerliğim Ten yanıklarıma uçurum bakıyorum yalın ayak Kalbimi yumrukladıkça öfkem… Kanatlar takıyorum umutlara /gökyüzlü çocukların gözlerini maviye bulayıp Sapanları s/aklayıp güvercinler büyütüyorum yarınlarına… Lâl ağıtların avazlanan diliyim /sıfatlarına tükürülmüş özneler cümle figan eylerken… |
Güzel şiirinizi ve yüreğinizi kutluyorum
Saygılarımla....