Ay Kırığı
ay kırığı akşamlar tüllenir
tükenirken gövdesi ümidin yek goncasının yüreğin kendine hayrı yok üstümüzde ara mevsimlerin konar göçerliği azığımdır yarama bastığım son bakışın bir dal parçası bulmasam gurbet mahpusunda yaslayacak sırtımı yar demem ömür demem sırtlarım doksan dokuz ölümü bilmem gene de unutmayı öğrenmem ihaneti varsın diye esrik türküler kapına gönül turna olsa erse başucuna kan sendedir kirpiklerin çözer dizlerimin bağını derman sendedir türkü sabahlım çeç olur kanadına özlemlerimin hayallerim sığmaz evrene düş yıkınları beklerken örselenmiş kapımızı bahçe duvarını aşan haylaz çocuklar kadar haylı huylu sokaklara dökülürdük kötü kokumuzla pazar günleri yıkanmayı sevmezdik ya gülüm gaz ocağının yanında beşinci sınıf işporta sabun gözümüze kaçınca sokaklarda aç susuz kerli ferli ölüşlerimiz ve çalarak mutsuzluk görmemiş balkonlardan ve kendimizden özensiz şiirleri... kent sakinliğini kabul etmezdi yalnızlığım yakın anlamlara uzak bir türkçeyle öpüşürdük sensiz yağmurların şırıltılı haspalığıyla dır dır ederdi korkmak ellerimizin üşüdüğü yerde o aralar hiçbir sıfatım yoktu saçlarının kokusu yoktu kaşkolumun püskülünde kış derdim yaz derdim güz derdim ama sen deyince dururdu akan su yanan ateş esen yel bir yüreğim durmazdı haşinliğine sevilmeye aç patırtılı kütürtülü saç tellerinin... sana hışırtılı tatil gecesi okaliptusları bıraktım farkında değildin ağustos öğlenleri ağlardım senin için ezip geçtiğin mutsuzluğumla ayaktaydım insanlık adına sarı sapsarı bir sayrılıkta alnının ortasında açınca gül and içtim ikimizi unutmaya ayakları dikenli bir eşitliğe koşma sevdasını yaşatmaya... kağan işçen |