Düşük VaktiSaçlarında derin bir vadi yalnızlığıdır gece sevinci karanlık dehlizlerde esen kara çerçeveli maun bir sükûnun gölgesinde üşüyen münzevi… herkesten gizli herkesten yasak bir yer altı cinayetidir… horozları çığlıklar basan korkak silahların ensesinde ölüm en zemheri son/uç umudu ömrün şakaklarında atan yarım bir nabzın dağarcığı kader ya da yazgı işidir unutma günlüklere vurulan kilit kırk kapılı han olsan da bana sevgili son sözü hancı söyler divit uçlu altın işlemeli kalem ile… işte bu yüzden beklemek bir şeyleri ertelemek demektir aşkı, vuslatı, ferdayı bazen de gecikmiş bir ayrılığı… sırf bu yüzden hatıralar ne kadar da yaban ne kadar da evcil geliyor hatırıma ki sen de hatırlarsın yeni uyanmış sözcükler astığımı eskiden gecenin korkuttuğu bir duvarın uykusuz tenine ay düşmüş lavanta özdeyişlerde sesini nasıl dinlediğimi tomurcuklanan nefeslerinde menekşelerin kokusunda devşirdiğimi seni… pastoral bir ayak iziydin öyle ki sen biraz çamur biraz hamur olur derdin insanın kıvrak yüreği dilinde zehrine bal sürülmüş bir kâbusun ana rahmine düşürdüğünde g/özlemlerini şimdi içi geçmiş dipsiz koyaklarda hastalıklı bir ömür artığıdır gönlümdeki c/inayet öksüz köşelerde anasız çocuklar bekleyen aklı s/elim haykırışların demirden ranzasıdır bilesin ki yalnızlık dediğim c/esaret rüzgârın soluksuz ıslığındaki rivayetten bir kefalet çıkardım suçlu bedenime daha fazla yanmamak için kuytumdaki ateşle devirdim hüzzamın kırıtık sesindeki camın ruhunu çalan kırgınlığı ve geceyi kadeh dibinde gören niyetle hayatın yarası düştü girizgâhlarıma zührevi bir korkuyla yeniden acıdı içimdeki bıçağın kudurtan tadı artık hiçbir gün/eş paklamaz beni hiçbir dudak öpmez bu yaradan encamı belirsiz detone çığlıklarla yüreğimin düşük vaktidir şimdi Nevzat KONŞER Şubat 11 |
yüreğiniz sağolsun