89 C Taksim otobüsü
“Züğürt Şâirin Günlüğü”
Taksim’e giderken… Dibe vurdum! Kelimenin tüm anlamıyla hem de, Fena dibe vurdum… İflas ettim, beş kuruşum yok. Sabah kalktım Kahvaltı hazırladım çocuklarıma Birkaç lokma atıştırdım beraber ayaküstü İki bardak su içtim çıkmadan Bir tanede elma koydum çantama. Otobüs bekledim, geç geldi Ya da bir öncekini kaçırdığım için Bana öyle geldi yine. İstanbul’a yolculuğum, Şehrin göbeğine, Taksim’e yani. Hem umudum var, hem yok Dua ettim aylar sonra ilk kez Arsızca istedim, yalvardım Ya ver, ya al canımı diye! Dün aradılar, çağırdılar Sözüm ona bir iş görüşmesi, Güya bir san’at projesi Sponsor arıyorlar, Para yani. Diğer işlere nazaran çok değil belki Ama az buz parada değil hani Koskoca üç yüz bin lira Bulursak komisyon alacağız Gel de gülme hâlime! Cebimde akbil İki gidiş ikide dönüş Üçüncü güne çıkmaya param yok Ya iş bulmalıyım, ya tahsilât yapmalı Ya da borç almalıyım birinden… Hanımın öğretmenlik maaşı ve Özel kurs paraları olmasa, çoktan yanmışız. Ev borcu bitmeden Üstüne birde araba borcu İş değil ya bizimkisi de, neyse Kafa göz yara yara Mal sahibi oluyoruz Hanımın marifeti Ellerim titriyor, yazım bozuk, Hareket halindeyken otobüs Yazmak bir hayli zor Duraklarda düzeliyor ancak Otobüs durdukça yazıyorum. Hızlı hızlı, gören tabakhane kâtibi sanır. Yazmak istemiyorum, Yazmadan da duramıyorum. Kalbim sıkıştı az evvel, epey de sürdü Sonra sağ elim, ardından kolum uyuştu Olur a, duamın ikinci bölümü tutar Vedâ mektubu cihetinden Hatıra kalır tanışlara Sevenlere diyemiyorum Kul sevgisinden çoktan kestim umudumu Yolu yarıladık, nasip. Yine bir saati bulur varmamız Yorgunum, oturduğum yerde Kestireyim biraz… 10.42 (Sabah Taksim’e Giderken) * * * * * * * * * * * * Taksimden dönerken… Saat 15.30 Dönüş yolundayım Bitti toplantı, çıkışta Yemek yedik Genco’yla Cihangir’de salaş bir lokantada Taa altmışlarda kurulmuş Ucuzdu ama lezzetliydi O ısmarladı Allahtan… Genco Beşiktaş’a gidecekmiş Ben yürüdüm Taksim’e aval aval Dörde on kala arabası vardı durakta Halk değildi, İETT bu sefer, şükür. Hem daha hızlı gider, Hem daha bir efendi şoförleri. Saatinde kalktı araç Tarlabaşı, Tepebaşı yol kalabalık Binalara baktım dikkatlice, tuhaf Alt katları ışıl ışıl, o derece canlı Üst katlar tamamen harabe Kimsede rahatsız değil gibi Başlarını kaldırsalar oysa Görecekler rezilliği Anladım, başka bir dünya orası Şişhaneye kadar çabuk geldik yinede Ama Haliç köprüsünde sıkıştı trafik Tam yeri ha, hava açık, manzara güzel Seyir bedava nasılsa, ah ulan ah Rahmetli Orhan Veli olaydı yanımda Beraber şiir yazardık, sonrada hava atardım Adım adım Unkapanı İte kaka vardık Saraçhane’ye Reşat Nuri sahnesinde bir koca afiş “Kadınlar Savaşı” oynuyormuş. Üstelik komedi, dışarıda Ekmek kapma savaşı var, trajedi… Altgeçide zor girdi otobüs, zor çıktı Saat henüz erken oysa İş çıkışı zamanı değil, Servis kalabalıkları yok daha Belediye binasının yanından geçtik Atik Ali’miydi bilemedim buranın adını Aksaray’a doğru, otobüs yarı yarıya dolu Durağa baktım, Pertevniyal Valide Sultan yazıyor Işıklarda durduk sonra. Valide Camiinin ihtişamı Ve zarafeti görülmeye değer doğrusu. Işıklardan sağa dönünce Göbeğindeydik Aksaray’ın Bu sefer trafiği aksatan trafik polisiydi Komik milletiz vesselam Edepsizlikte bedava Yusufpaşa durağında uyardı şoför “hep beraber ilerleyelim arkadaşlar” diye Slogan gibi, “siz ilerleyin ki, memlekette ilerlesin” Dedim ya mizah her yerde, Çık sabah, yollara düş, akşama kadar Canın sıkılmaz bu memlekette. Çok sıkılır ya da, dert edersen… Haseki’de yakalanmadık trafik ışılarına Ama Fındıkzade’de yandı kırmızı. Şubat’ın on yedisi, Perşembe, Saat çeyrek geçiyor dördü Yıl iki bin on bir, ben kısmetse Otuz dokuza basacağım temmuzda. Pîri Mehmet Paşa Camii solumda Üstgeçitte karınca gibi insanlar Selçuk Kız Teknik ve Şehremini Anadolu Lisesi peş peşe Sonra Saraç Doğan Camii, bir tuhaf yapı Yazık etmiş parasına bence Keşke yaptırmasaymış Cemaati de yoktur pek Fakir sevindireymiş Öğrenci okutaymış Daha sevap olurmuş Ben düşünürken Otobüs vardı Çapa’ya İlk duraktan binince yer oluyor Oturarak geldim buraya kadar Yol aldıkça yazdım, yazdıkça yol aldık Pazartekke, Suriçi derken Çok az kaldı Topkapı’ya Kalanı eve varınca yazarım artık Yer vermek istiyorum şimdi Ayakta yolculuk eden bir amcaya Çevre yoluna gireriz az sonra Anlatacak pek bir şey kalmıyor nasılsa. Ben kaldırana kadar koca kıçımı İlerleyiverdi adamcağız arkaya Oturdum kaldım yine, diğer ayaktakiler Gençti hep, bir çarşaflı şişman hanım Baktım pek bir gençmiş oda, yer vermedim Surlardan çıktık şimdi İstikâmet Edirnekapı’ya doğru Burçlara paralel gidip önce Altgeçit, kabristan ve şehitlik Menderesin kabrini duamla selamladım Sonra rahmetli Özal’ın. Şimdi Bayrampaşa solumda, Çarpık çurpuk, estetikten yoksun Adı apartman beton yapıların Ne biçimleri ne de renkleri uyumlu Sol cam kenarındayım Otur otur yapıştım koltuğa Sağım insanlardan kurulu kale İğne atsan düşmez yere. Esenler Otogar’ı geçtik şimdi Trafik rahattı ama pek geçmeden Ara mahallelere daldı otobüs İlk durağı biliyorum Atışalanı Sonrakileri pek öğrenemedim Onca yıl gider gelirim. Bir kısmı boşaldı otobüsün, Ama doldu hemen yeni yolcularla Birlik mahallesi Bağcılar Yüzyıl köprüsü Matbaacılar sitesinden sonra Göztepe mahallesini tavaf edeceğiz daha Yolda kiralık limuzin gördüm Eski model bir Mersedes’ten bozma Beyaz araba, üstüne ve yan cama kocaman Kırmızı harflerle yazmış telefon numarasını Komik girişimci vatandaşımız. Adını bilemediğim beş on durak daha Karman çorman mahalleler Yine nereden baksan bizim semte varmak Yarım saat daha sürer. Evler sıvasız boyasız Kimi iki, kimi üç, hatta dört beş katlı Mahalle araları bakımsız ve pis Gençlerin kıyafetleri ise pek havalı Yol kenarlarında onlarca lüks araba Anlamak zor, çok zor hem de… Başakşehir’e yaklaştıkça boşaldı otobüs Ben halime acırken, benden hayli yaşlı Bir beyefendi gördüm omzuna kadar Uzun beyaz saçları, militanvari kıyafeti Ve askılı çantası, sol eliyle tutunmuş Sağ eliyle de sapını kavramış çantanın Bir tuhaf geldi eli, dikkatli bakında Yüzük ve serçe parmağı yoktu On parmağıma on kere şükrettim o an Ney üfleyemezdim o halde Bağlamada çalamaz, işimi bile rahat yapamazdım Allah yardımcısı olsun öylelerinin. Sanayi mahallesiymiş şimdi geçtiğimiz Yanımdaki kadın telefonda söylerken duydum Trafik yoğun yine, Halkalıya vardık, hercümerç Sevmiyorum bu semti oldum olası Sağımda varoş mahalle Yeni toplu konutlar solumda Bazılarının adı da “Avrupa Konutları” Kompleksli milletiz vesselam. Atatürk Mahallesi durağında İniverdi parmaksız adam, Tanışmak nasip olmadı. İkitelli Köyiçi Ziya Gökalp Mahallesi Tabelasız bir mezarlık ve Sanayi siteleri, Bedrettin Dalan Bulvarı Derken geldik nihayet bizim semte… Şâir Erdem Beyazıt, Nurettin Topçu ve Ahmet Kabaklı İlköğretim okulları Yeni ilçemizdeki okullarımızın adları. Şâirlerimize, yazarlarımıza, aydınlarımıza karşı En güzel vefâ örneği ama keşke bir tanesinin de adı Şâir Nazım Hikmet Ran olaydı. Umudum artardı o vakit… Yinede seviyorum mahallemi Saat beşi yirmi geçiyor Çoluk çocuk çoktan gelmiştir eve İner inmez uğramadan hiç kimseye Hemen eve varmalı, hatun zaten yorgundur Akşam yemeğine yardım etmeli. Laf aramızda bende yorulmuşum. Son şiirim, son günüm gibi geliyordu sabah Ama bak bugünde akşam oldu Yarına Allah Kerîm… 17 Şubat 2011 - İstanbul |
tebrikler şaire. şiir'mi okurken şairler birlikte dolaştım bende :) saygıyla üstad...