ÇARESİZ KAHVERENGİıhlamur kokulu kadın gece başlarına sakladın hüzün yağdıran yağmurlarını tek teli kopmuş gitar sesi gibiydi yalnızlığın taş plaktan dönen eski bir şarkıda bıçak kesiği gözlerinle piç olan uykularda bulamayacağını bile bile bekledin tan ağarmalarını adı baharda açan bir çiçeğe benzerdin pencerene dökerdin pervasızca saçlarını göğsün açılırdı yakamozlara, cüretkar ve gelmeyen kırlangıçlara gömdüğün umutların yağmalanırken uzayan zamanın sarkacından yakalayamazdın aslında farketmeden kestin ipini erken indin derin sulara efkar bastığında parmak uçlarına küllükler dolardı gri ve siyah ve dumanlı odalarda anne sıcaklığı üşürdü o düşünce aklına papatyanın ihaneti büyürdü ve sevmiyor, sevmiyor sesleri ensende oysa adam sanardın her seveni bileği demirden, bileği kuvvetli aşk pusularında canhıraş bırakıp giderken seni bulutlara saklandın, cılız bir kış güneşi gibi ölü suyu ile yıkanmamalıydı yıldızlı gecelerin masalın başkaydı senin sevda, büyük elli bir devdi , indinde bilirdim de susmakla avunurdum aynanın öteki yüzünde kahverengi bir çaresizlik bürürdü gözlerimi öylece bakakalmaktan gayri ne yapabilirdim ey kadın ben şimdi bu neferlere yatmış sinsilikler içinde Çiğdem Parlayüksel |
Tebrikler...