Umudumun Kırağısı
koştuğum bu susuzluğu anımsayamıyorun
bir adım sonrasında bile acılarımın yaşlanır zaman sevgim dışında her şey ağustos parkları kadar mütevazi ölmeliyim kalabalığı öylesine doğal sıcaklığı o kadar kendinden içten ve aç kalsam da doydum sayacağım kendimi temmuza sevmeyi öğrendim balkonlar dolusu çiçek ayrıntılı yokuşun sonunda olmalıydın günlük güneşlik seni seninle yaşamakla çoğalacaktı sözcüğüm çocuğumdu bu emekleyen umudumun kırağısı noktaladığım her günün sonundaki mırıltıydı ömre hükmeden buz tutmuş çıkışların çıkışsızlığı ve yalnızlığımın yanlışlığıyla devrilecekti bütün bir yaz öleceğim ama bu sonum olmayacak sevgilim... dallarıyla eğildi haziran kırlar dalgın büküklüğüne boynumun cahilliğine tuttuğum kelebeklerin acısını çıkaracak doğa toprağa gömüldüğü zaman saçlarımın okşanmamışlığı gözbebeklerimle birlikte sana koştuğumu sanmaktan zamanı yenebilirim sanmıştım müzik dinler gibi susarak seni dinlediğim zamanlar... acı akranıydı ıslıklarımdaki buğunun serseri kendini bilmez yüreğimi nerden tutsa uzak yollara hasretimi dağlayan yalnızlık yorgunuyum balıksız bir okyanus gibi karanlığım utancımın sefer tası ölerek acıkmalıyım aydınlığa sensizliği yok edebilecek başka bir boyut yok sevgilim oysa aç kalmak istemiyorum... kağan işçen |
kalabalığı öylesine doğal
sıcaklığı o kadar kendinden içten
...
öylesine sıradan ölmeliyim ki parkta devam etsin oynamaya çocuklar...
tebriklerimle.