BİR MEVSİM DAHA ÜŞÜYOR PARMAK UÇLARIMDA İSTANBUL!
Bir mevsim daha üşüyor parmak uçlarımda
Ve hasretin çırçıplak bedenime düşüyor. Öylesine suskunum, suretim avuçlarımda. Yedi Tepe’den şuh kahkahalar yükseliyor Yosmaların gözlerinde vuruluyor Anka. Bir gecelik vuslatım var İstanbul Gebesin yağmurlarıma bilesin! Gelme üstüme gelme! Şakağıma dayansa da Ay(kı)rılıkların namlusu; Genzimi çarpsa da anason kokusu Koklayacağım saçlarını Kız Kulesi’nin. Bir çift sitare doğacak semâna Sevişmelerine gıptayla bakarken martılar, Bütün damarlarından duyulacak çatırtılar. Şimdi kapat gözlerini! Nasılsa daha çok güleceğin var, yosmaca. Hücrelerime işlemeyecek poyraz. Ayazının soluğundan öpeceğim Marmara’nın, Yârimin gözlerinde eriteceğim yakamozları. Tâ ezelden iliklerimde hapsolmuş çocukluğumu Savuracağım sahil yoluna, pervasızca. Emanet elbiselerimi Eminönü’nde yakacağım Seni kızıl şafağın renginde Saçları mimoza kokan kadınımın Tek tebessümüne satacağım. Ah İstanbul ah! Bilir misin z/amansızlığı. Kanamalı saatlerin kadranında Akrep yelkovanı kıstırdığı anda, Nasıl ölüm darbeleri vuruyorsa Beni de böyle vuruyor işte, anla! Bir sevda bir ömre bile sığdırılamazken Nasıl birkaç saate sığdırılabilir ki? Şimdi bir ateş yaksam Beyoğlu’nda Tuttursam bir sevda türküsü ’’Ben Seni Yasaklarda Sevdim’’ mesela Söylesem avaz avaz. Gelip geçenler deli deseler de Gülüp geçseler de Beni anlayacak birkaç deli çıkmaz mı acaba? Sonra avuçlarımı göğe kaldırıp Ya rab! İsyanım sana değil Sevdayı kağıt mendil gibi buruşturup Pervasızca savuranlara Kalp atışları göğüs kafeslerinde olmayıp Kasıklarında atanlara Başkaldırıdır! Bütün bunların dışında Sevdasına, emeğine Can verdiğim kadınıma haykırışımdır! Desem; Ve gamzenden öpsem sevdam. Ama İstanbul sen kal bu göçebe sağanaklarında Yutkundukça bu lekeli Beyoğlu Geçmez zaten kursağımdan ihanetin. Dudaklarıma yakışmaz ki bu ürkek tümceler. Gül kokan buselerimi bıraktım ben sevdamın alnına. Sevdim İstanbul sevdim ,anla/sana! Yokluğunda ölümler ezberledim tutsaklığımla Hasretime beş v/arken nabızlarımı yoklasan da... Ah! İstanbul ah! Necat USLU |
selam ve saygımla