FERYAL 4
Gece Feryal dedi ki: "- Sözüm söz bu iş tamam."
Şadan uçtu göklere, şükür olsun Yaradan. "- Kirazın olmasına ben nasıl dayanırım. İstersen anamları görücüye salarım." Şadan’ın eli kaydı, Feryal’in gönlü baydı. Hararet yükselince, Feryal aniden aydı. "- Sana diyorum Şadan dokunursan sen bana, Sokar boğarım seni şu gördüğün samana." Aslında ikisi de bu temastan hoşlandı. Şakacıktan Şadan’da Feryal’ince haşlandı. Sarı kızın sağımı günün tek güzel işi. Yürekler buluştukça yükseldi aşk ateşi. Şadan dedi: "- Gel sizin samanlığa bu gece, Bu gün ay yok gelirim, pencereden gizlice." Yılan vari kıvrıldı, tırmandı pencereye, Süzüldü içeriye, sevgi doldu geceye. Biraz cilve biraz naz koklaşıp oynaştılar. Demezler mi bu vakit samanlıkta ne iş var? Cılganın korusunda buluşalım dediler. Gecikmeden ayrılıp, yerlerine döndüler. Emine su yolunda beklemişti erkete. Düşmesin diye gençler, sevimsiz felakete. Yamacın boş tarlası yeni ekiliyordu, Muhtar ile Harun’a yemek gerekiyordu . Dönüşte buluştular, korunun kuytusunda. Buldular mutluluğu güzellik uykusunda. Bir ay geçti aradan, Feryal aniden kustu. Zuhal görmezden geldi dışarı çıkıp sustu. Şadan dedi Feryal’e: "- Oluyor artık kiraz, Annemlere deyim de hazırlansınlar biraz." "- Evet artık vaktidir aşerdim ben dün gece. Sonra işler karışır, sonu olur bilmece." Orman işi var diyip, kahvede biriktiler. Yazılanlar pikapla çalışmaya gittiler. Kesilmiş tomrukların kabukları soyuldu. Şimşek yıldırım derken, gürültüler duyuldu. Kara haber tez geldi, durdu pikap meydanda. Kapıyı açtılar ki; hiç hayat yok Şadan’da. "- Ormancı bu ne haldir, ne oldu bu Şadan’a?" "- Yıldırım düştü ona ne denir Yaradan’a." Feryat figan başladı, bu nasıl kötü işti. "- Ya Rabbim bıktım "dedi, Feryal ateşe düştü. Acıya alışıktı, ne var ki bu başkaydı. Feleğin saldırısı bu sefer de aşkaydı. Karnında Şadan’ının bıraktığı emanet. Doğurmasa aşkına yapar büyük hıyanet. Düşündü soracaklar, kimdir bunun babası. Şadan’dır dese olmaz, düşer köye tasası. Muhtar, Zuhal üzülür, Harun iyice büzülür. Bu olay üzerine nice türkü düzülür. Muhtar’la kasabaya gittiler tuz almaya. İzin istedi bir yol, tuvalet kullanmaya. İki ara bir dere istasyona ulaştı. İstanbul’a bir bilet, saatte de anlaştı. Bir mektup yazdı dedi: "- Hasret yolu gözledim Hakkınız helal olsun, babamı çok özledim." Ezan vakti namaza gitmesini izledi. Mektubunu muhtarın heybesine gizledi. Muhtar mektubu gördü, koşturdu istasyona. Şef dedi: "- Tren kalktı, bindirdim ilk vagona. " ... .. . Bir, üç, beş, yedi derken beyit tükendi erken. Feryal’i biri gördü, tam trenden inerken. Gün ola harman ola, gönüle ferman ola. Bu Feryal’ e sonunda birisi derman ola. ... .. . |