)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-67-)(-)(-)(
…………………………………………………………………………………………………………..
AZ GELİR Ben yârimi gördüm aşk pazarında Cihan yârin bir teline az gelir Cümle âlem olsa ahu zarında Yine yârin bir teline az gelir Mısır ülkesine etseler sultan Deseler ki senin olsun şu cihan Yüz bin deve yükü cevahir mercan Yine yârin bir teline az gelir Yüz bin Arap yüz bin hem acem kızı Yüz bin huri olsa mahitap yüzü Versen Gürcistan’ı versen Tiflis’i Yine yârin bir teline az gelir İstanbul şehiri ve saltanatı Yüz bin Arap yüz bin küheylan atı Şu dünyanın tacı tahtı devleti Yine yârin bir teline az gelir SEFİL ALİ’m bir yâr sevdim cihanda Emsali bulunmaz kevn-u mekânda Yüz bin âşık methin etse zebanda Yine yârin bir teline az gelir …………………………….. ÂŞIK SEFİL ALİ ………………………….. Âşık Sefil Ali, Çorum ili Boğazkale ilçesine bağlı Yazır köyünde 1847 de doğmuştur. Âşığın doğduğu Yazır köyü Sungurlu ilçesine bağlı iken Boğazkale’nin ilçe yapılması ile 1987 yılında Boğazkale’ye bağlanmıştır. Âşığın soyu Türkmen boylarından olup, Deveci oğulları olarak anılan bir sülaleden gelmektedir. Sefil Ali’nin köylüleri yağmur duası için Çorum Sungurlu ilçesinde Aygar Dağı’nın zirvesinde düz bir alan üzerinde bulunan Nöbeti Baba türbesine kurban götürmüşler. O gün Ali de kurbana gitmek istemiş, fakat babası Ali’yi kurbana göndermemiş. Beraber sığırları güdelim, ne yapacaksın kurbanda demiş. O gün sığır gütmeye İbik Çam denilen yere gitmişler. Babası türbeye çıkmış Ali ise sığırları çeşmeye indirmiş. Çeşmenin başında uyuya kalmış. Rüyasında oraya büyük bir kazan kurmuşlar ve Seyit Ali Sultan (Kızıl Deli) rüyasında Ali’ye o kazandan bir dolu içirmiş. Ali’nin sırtını ve gözlerini sıvazlayıp , “Benim yerim Kırşehir Hacıbektaş” demiş, gözden kaybolmuş. Ali uyanınca kendinde bir başkalık hissetmiş. Bu arada babası Ali’ye sığırları topla diye bağırmış. Ali değneğini saz edip etraftaki dağları, türbeleri sayarak deyişler söylemeye başlamış. Babası, Ali’nin bu durumundaki ani değişikliği fark etmiş, bu çocuk delirdi diye köyün dedesine götürmüş. “ Dede bu çocuğa bir haller oldu, kendi kendine bir şeyler söylüyor ” demiş. Dede, Ali’ye söyle bakalım deyince Ali, deyişler söylemeye başlamış. Dede “bu çocuğun üstüne varmayın bu delirmemiş, yetilmiş” demiş. Ali bu şekilde âşık olmuş. Sefil Ali küçük yaşta zuhur eden bir salgın hastalıkta anne ve babasını kaybetmiştir. Köye sığırtmaç duran küçük Ali bir zaman köyde çobanlık yaptıktan sonra bir gün akşam köye dönünce, mal sahiplerine, “Ben artık sığırlarınızı otlatmayacağım, kendinize başka bir sığırtmaç bulun”demiş. Ertesi gün köyden Çorum’a gelip kendine bir saz temin etmiş. Kendi kendine saz çalmayı öğrenip şiirler söylemeye başlamış. Sefil Ali ilk demesini; köyünün yöresindeki İbikçam tepesinde uykudan kalkar kalkmaz, İbikçam ile Aygar dağını ve görünen görünmeyen (bildiği) dağ ve tepeleri öven deyişini söyleyerek vermiş: Zincirli Çağşak’da Soğanlı Baba Çeçbeli demişim sana Merhaba Hep dağların seyrangâhı Aygar’da Gitmez İbik Çamın boranı dağlar Sefil Ali artık bir sevdaya düşmüştür. Elinde sazı seyahate çıkar. Çorum, Amasya, Yozgat, Tokat, Kırşehir, Malatya illerini dolaşır. Deyişler söylemeye devam eder, muhabbetlere katılır. Sefil Ali, Çorum’un Sarimbey köyünden olan Deli Boran ( 1838–1898 ) ile çağdaş olup, onu mutlaka arar bulurmuş. Birlikte muhabbet eder gezdikleri yerlere de beraber giderlermiş. Yine Sungurlu’nun Yamadı köyünden Sefil Ahmet de çağdaşı ve yakın dostudur. Üçünün birlikte Kerbelâ’ya ziyarete gittikleri, beraber sohbetlere katıldıkları anlatılmaktadır. Sefil Ali ömrünün büyük bir bölümünü gezerek çeşitli bölgelerdeki dostları ile muhabbetler ederek ve gezdiği yerlerdeki türbeleri ve dostlarını ziyaret ederek geçirmiştir. Daha çok Merzifon, Gümüşhacıköy, Havza, Tokat köylerinde bulunmuştur. Sefil Ali, Ankara ili Çubuk ilçesi Susuz köyünden olan Seyit Süleyman(1857–1900) ile de çağdaştır. Seyit Süleyman ile çeşitli muhabbetlerde bulunmuşlar, karşılıklı deyişler söylemişlerdir. Sefil Ali, Deli Boran ve Seyit Süleyman ile Cemalettin Çelebi zamanında Hacıbektaş’a gitmişler, orada deyişler söyleyip muhabbet etmişlerdir. Ömrünü dostları ile muhabbetlerle geçiren Sefil Ali, altmış yaşlarında iken 1907 yılında bu dünyadan göç etmiştir. Kabri doğduğu köy olan Yazır köyündedir. Deyişleri Araştırmacı Yazar Mehmet Çevik tarafından uzun süren bir çalışma sonunda titizlikle derlenerek 2007 yılında kitap haline getirilerek “ Âşık Sefil Ali Hayatı Deyişleri” adı altında yayınlanmıştır. ……………………………………………………………………………………………………………………. )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-67-)(-)(-)( Ben yari görmüşüm aşk bahçesinde O’nun gülüşüne Dünya yeter mi Nasıl anlam bulur söz lehçesinde O’nun gelişine Dünya yeter mi Uğrun uğrun gezer bahçe bağları Nasıl geçti bilmem gençlik çağları Dolaşır vaz geçmez yüce dağları Nefes alışına Dünya yeter mi Tarayıp okşayıp büyüttüğünde Rüzgara bırakıp savurttuğunda Omuzundan atıp dağıttığında Saçın salışına Dünya yeter mi Huzurlu aydınlık güne başlarken Pencere önünde gergef işlerken Uzaklara bakıp beni düşlerken O’nun dalışına Dünya yeter mi Açılmışsa eğer gönlünün gözü Ayırmak zor olmaz batılı,yozu Mevlâ’nın izniyle aşk üzre sözü Onun bilişine Dünya yeter mi Nede yakışırmış cilve nazları Salmış yüreğinden ateş,közleri Aşk ile bakarken kara gözleri Gönlü delişine Dünya yeter mi Lüzumsuz Cavlan olmuş çağlıyor Bir güzel sevdası yürek dağlıyor Mızrabın vurduğu teller ağlıyor Sazı çalışına Dünya yeter mi Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz |