Aşk-ı Kebir
’Her ne arar isen kendinde ara’
Hacı Bektaşi veli... Yusuf’un zindanında ilmi öğrendim Kenan diyarından yoksunum şimdi... Yusuf! Hayri nisa mı yaktı kalbini! Marufu unutmuşçasına Salâsı yankılanıyor öğütlerinin Pazarlarda can akıtılırken Adamlıktan insan olmaya heves etmemiş miydi âdem Isırdığı elmayı unutma! Günahlar ölmez... ’Ve yılan kadına –Havva’ya-dedi’ ’ölümsüz olacaksın’ Emaneti ısıran hazret değil mi Yusuf Aşk-ı kebir ile dilinde ahın Yâredir ki canında ecnebi gezer Unutma kuğuların diyarında şahan var Yusuf... Züleyha’nın hırsı iki yakanda Gözleri adımına eşkıya yeşerir Yusuf sende ki burhan aslını inkâr etmez Gönlün aşkına deveran... Kenan kubbesinden yoksun Züleyha’nın gözleri Peçelensen de yüzünü Yazgıdır Yusuf Âdemden olma Havadan doğma Geçit ver Yusuf! Geçit ver çatma kaş ... Bak maveraünnehir’de rüyada Aşkın münzevi çığlığı mecnun Bak! Bak ki ihanet yok Mecnunun zindanında Fecrin hışmıyla Leyla’ya kıyma… Ayrılık yaşamışken topyekûn Ve efkârlar yutkunmuşken ol ciğerleri Mecnunun rüyasını cefaya vurup Enkazı Leyla’ya yıkma... Ah Yusuf Sabrın devadır filizlenen alnında Çiğ/demlenir ahın ol bahçelerde Sitem günahkârdır bilirsin Ab-ı Kevser de su içemez Efkâr-ı acziyetin… Ey Yusuf! Sen tarihin alnında filizlen daim Asude sabrında yediverenler büyür İlmine bahçıvan doğacak günler... Ben sende özümü k/özlüyor tinimi arıyorum… 19.08.2008 |
yüreğine kalemine sağlık ablam