Omurgası Kırık Aşk
gölgeleri düşüyor sabahın tenine
heyecansız uçan martıların besbelli sorguya çekilmiş, siniyor kendine deniz yosun kokusunu götürüyor iki militan balık ağır bir pas kokusu bırakıyor nefesime adımlarım felç bütün falcılar kehanet saçıyor bugün zamansız asabi bir yüz gibi çıkıyor karşıma hüzün anlamak zor değil unutmuşsun beni mevsimde garezli, eylüle boğuyor ruhumu alaca karanlık perdeler çekip üzerime ‘git’ diyor bilmiyorum daha ne kadar gidebilirim kendimden duyulur mu iç çekişlerim yanımda yürüyen kalabalığa bedenimi kaybettiğim bir gece düşünde çırılçıplak görebildiğim her yere bırakıyorsun gözlerini yüzünse kim bilir hangi yastıklarda yanılgılar erken sarar kuş beyinleri her badirenin altında ölü bir yalnızlık sersefil adına mıhlı sözcüklere esir sonsuzluğa doğru sallanır çığlıklar yenilgiyle sonuçlanan savaş sonrası harabelerde bırakılır bir ihtimal ve ağır iner unutulmuşluğun balyozu sevdanın omurgasına yalancı gözyaşlarını kurularken sonbaharın soğuk elleri artık yeminli dudaklarım gidenleri kıyamete kadar anmamaya Çiğdem PARLAYÜKSEL |