O Y U N B İ T T İŞiirin hikayesini görmek için tıklayın merhaba
günaydın yüreği bayram yeri olan güzel insan nasılsın? bu gün güneşle birlikte açıldı gözlerim pencereden bakmaya korktum önce sonra uzun uzadıya uyuyan bir deniz ve kıyısında tekneler ben oturmuş çatıda bayramın ikinci gününü soluyorum oysa ben her geçen gün soluyordum sahi neydi benim rengim gözlerim neye çalardı kim çalardı kapımı bu saatten sonra içimdeki boşluğa düştü bir uçurtma çamura bulaştı ellerim yağmur yağmamıştı oysa oysa kuşlar kanatlanmamıştı içimde içimde kimsesiz bir çocuk ağlamamıştı ben kimseleri gözü yaşlı bırakmamıştım ardımda ardımda binlerce namlu bana doğrulmuş durumda ne dindirebilirdi şimdi içimdeki sıkıntıyı sulara vuran ışıltıları kiminle bölüşebilirdim kimi uyandırabilirdim sabahın erken saatinde hangi kapı yüzüme kapanmazdı bunları düşünürken yüreğin geçti gözlerimin önünde sonra tüm arsızlığı toplayıp geldim kapına zili çalmadan girsem kapın açılır mıydı yoksa yoksa içindeki boşluğa mı düşecektim birazdan birazdan kim sarılacaktı boynuma kim gözlerinde baharları taşıyacaktı ellerimdeki çiçekleri nerede unutmuştum bir hatırlasam bir hatırlasam kendimi nerede unuttuğumu en sona sana benzer bir akşamı uğurlamıştı gözlerim en son saçlarının ardından dökülmüştü düşlerim o sokağın sessizliği sesimi çalmıştı çaldırmıştım kendimi yalancı baharlara ben de bir bahardım ayazlardan önce ben de bir gül ben de bir çiçek en az sende solmayı bilecek kadar aşktım aşıktım gözlerine gözlerin gözlerinden gidemiyorum ötelere İsa İnan ‘’tüylerini döker içimdeki kuş cıvıltıları unut öpüşürken başı dönen zamanları ‘’ Hasreti isa kanım çekiliyor bir yerlerde etim tırnaklarımla vedalaşıyor su serpiliyor yüzüme açıkta kalmış bir besleme gibi titriyor yüreğim ağlayan bir şeyler var içimde gönül yarası derlerdi eskiden kırılmış bir dal gibi sessizim ne yana devrilsem gölgemin altında kalır düşlerim bu toprak bana helâl kılınmıştır bir kere sol yanımdaki kuşlar yağmura yakalanır bir deniz bırakır bana rengini yıldızları sayamayacak kadar döner başım oysa ben bir hiçim alın işte bu da kanıtım kanatırım kendimi bilmediğim türkülerle ellerinde çakıl taşlarıyla çocukluğum çıkagelir bir dağ çatlatır kendini kayalar üstüme devrilir umudun ne kadar yaşayabilir seni dilin dolanır bir aşk sende sınar kendini bütün kayısılar güneş yanığı şaraplar kaçak imbikten damıtılmış içmesem Hayyam geçecek gözlerimin önünden salınarak içimde bir zemberek boşanır uğurlarım kendimi bir istasyondan dualar ortasında kalır ellerim azaltırken beni çığlıklarım çokluğum yoksun solar bütün renklerim karanlığa kalır hayat savunmasız kalır gülüşün ben oturur yalvar yakar seni düşünürüm yine boynundan öpülür beline dolanırım bir gemi kalkar masallardan aşk alevlenir içimizde sana koca bir ömrü bağışlarım oysa dilimin üstünde taşırdım seni yüreğimin zulasında bedenimin yongasında taşırdım seni şimdi tersine mi dönüyor dünya bağışlasın beni bir bebeğin ağlaması sen bağışla beni sevişmelerimizi yarıda bıraktığım sevdiğim oyun bitti bağışla tüylerini döker içimdeki kuş cıvıltıları unut öpüşürken başı dönen zamanları oyun bitti İsa İnan iki bin on on sekiz kasım / sensizliğim kadar ağlarım... |