Başlığı Olmayan Bir Seda..Bu eksik bir yolcu hikayesidir ki sonu başlığı olmayan nerde yaşandığı ve ne zaman da yazıldığı bilinmeyen…. “Artık zamanı geldi bir yıldız bir gece olmanın ve yürümenin… asıl kelimelermiş zor gelen ve durmadan ruhumuza dem vuran… ne yapmalı beklemeli mi yoksa gitmeli mi bu uzun ve derin derin bağıran sese ne yapmalı yoksa susmalı mı hiç olmamış gibi”…. Bir kadim söylence ağızlarda bu yazı nerden geldi bu cümle kimin... ve neden her gece yıldızlar dağlar rüzgarlar ağaçlar yapraklar ve sis neden durmadan söyler durur bunu yürekleri alıp götüren kulakları tırmalamayan bir sedayla kadim ezgilerle neden neden.. ve cavapsız algısız kelimesiz bir yanıt… bilinmez… dinleyelim o zaman vaka’i nivistten… dinleyelim belki o söyler bize bu hali… kim bilir belki… dinleyelim… Ve adam ne çok yol gitmişti ne çok yürümüştü ama işte bitmiyordu sızı her adım tekrar tekrar bir doğuştu acılara ve sızılara… ah bilenler bilir yürekte yanan ateşi ancak bir başka ateşin söndürebileceğini ve çoğu zaman yetmez anlatmaya bunu kelimeler , anlam kadük kalır ve bitmez yol… işte böyleydi doğuş... oysa o ne çok istemişti ne çok ruhuna yoldaş bulmayı içine cennet yüreğine bahar olanı…. Ve ne olduysa o anda oldu o ilk bakışta hiç bilinmeyen bir güç, bir rüzgar estirdi sanki yüreğine adamın… adam ise bir izbede oturuyordu sırtında bin yıllık bir hüzün yükle… yorgundu ama bitkin değildi…ruhu ise parıl parıl ışıl ışıldı… ve dedik ya o ilk bakış eğer canlı masum ezgi dolu bir yüreğe geliyorsa canlanır ışıldar daha yoldayken çünkü hazırlklı olmalıdır geleceği yere yoksa uymaz oraya... evet adam dedik bir ezgi dolu yürekle yol alıyordu ve haliyle ona gelecek olan onun yüreğine gelmeden daha yolda ona alışmalı alışmalıydı ki geldiği yere yabancı olmasın yavan kalmasın hasret çekmesin hayıflanmasın o gelen… yoksa dayanamaz fazla gelir ona o seda ve kaldıramaz bu hali alır başını gider o gelen… Ve adam başlamaz mı söylemeye kadim sözleri… gecenin bir vakti geceye… Ah suskun sırdaş dostum bu ne haldir böyle bir yük bir yük üstümde içimde bir ateş bir ateş yüreğim cayır cayır sular seller geçti ve ateş halen diri… ve her yerde aynı bakış aynı suret ve kapandığında bu gözler son şey o ve açıldığında görünen ilk şey o… söyle ey sırdaş kadim gecem söyle nerdedir buna bir hal çare, çöllere mi düşmek gerek bir gürz alıp dağlar mı delmek gerek yoksa vermek midir çaresi otuz iki dişi birden bir of demeden yoksa bulmak mı bir kırmızı gül uğruna bir can güvercin giden söyle ey dost gecem söyle ne yapmalı ne etmeli bağır çağır söylemeli mi bunu bir kentin meydanında veyahut susmalı mı bir şey demeden öylece yürümeli mi… söyle kadim sırdaş dostum söyle…söyle… Ve gece bir hoş sedayla dedi ki… bırak kalsın bu hal çünkü veremez bunun anlamını hiçbir kelime ve hiçbir konuşma bırak kalsın derinlerde ruhunda ezgi olan yüreğinde bir hoş esinti olan… bırak kalsın orda ve hiçbir şey deme… ve yürü… ve susarak özle… Ve dedik ya bu eksik bir hikaye... evet eksik bir yolcu hikayesi başı ve sonu bilinmeyen… ve pek kişi geldi ve pek çok kişi sordu nerden geldi bu bakış yüreğine adamın… dedik ya bu eksik bir hikaye… ve fakat derler ki adam halen suskun suskun özlermiş… 26/03/2010 Çanakkale... Yolcu... |
Yazılar için ayrı bir bölüm tesis edilmiş.Sanırım sehven bu bölüme eklediniz.
Beğeniyle okuduğum yazınızı kutlarım.Saygılarımla.