YAŞAMAK HER YERDE AĞIR
Havada mor bulutların dolaştığı
Gecikmekte kararlı bir kış sonu Duman olup dalgalandı kurgulanmış öyküler. Buz tutmuş yüzünde eski Tuna’nın Paten kayıyor şimdi iki siyah karga. Masal gibi, düş gibi sıyırarak camları Dönüp duruyorlar kar üfüren gölgesinde ağaçların Gagalanıp kanat çırparken buzdan duvarda Ah! Bir kez daha gömülüyor suya ölü kütükler Bahçeler, restoranlar, kıyı kahveleri Hüznün hazla buluştuğu saatlerde Bir deli rüzgârın yelkenlisiymiş anladım. Bundandır ağırlandığı yalnız masaların Anıların gömütlere saklandığı bundandır. Ayakları kar soluyor yaslandığım köprünün. Güneş dimdik bakıyor, yakındır çözecek düğmelerini Her çan sesinde fitnelenen saydam yüzü Ruhtan ruha, kentten kente geçerek Sulina’da bitirecek bu yorgun yolculuğu. Şu an seyrine doyamadığım, Bir keşiş nefesiyle tütsülenmiş yüzünde Bulutlar saklıyor düş kuran sular. Bir intihar evi gibi döşenmiş masumlara Son çıkış mıdır Tuna, yoksa son durağı mı yaşamanın? Hiçbir şey olmamışçasına, uslu bir bebek edasıyla Derin, depderin uykuda kıpırtısız yatıyor. Yapraklar çekip gitmiş, kuşlar üşüyor artık. Hep aynı tempoda düşüyorlar camdan küreye. Farklı sandığımız hayatlar, renkli kokular… Aynı çıkmazlarla, aynı kavgada Mermerden el gibi oturdu parmaklarıma. Kırık dökük, ahşap masaların sessizliği Çıplak dallarda sefil kuşlar senfonisi Çağrısıyla bozuyor büyüsünü hayallerimin Ellerim üşüyor, sabrım taşıyor. Sandım ki bu yabancı kentte, bu sahilde Dağınık saçları örülmüştür fırtınaların. Oysa hep aynı sıkıntılar, aynı kederlerle Nereye gitsem gece gibi çıkıyorlar karşıma. Yanılgı bu, ah! İşte yine yanıldım. Yaşamak her yerde ağırmış meğerse, her yerde. |
Dağınık saçları örülmüştür fırtınaların.
Oysa hep aynı sıkıntılar, aynı kederlerle
Nereye gitsem gece gibi çıkıyorlar karşıma.
Yanılgı bu, ah! İşte yine yanıldım.
Yaşamak her yerde ağırmış meğerse, her yerde.
Kutlu/Yorum....
Yüreğinize sağlık.....