Uğuldayışlar
Esmer sesli kaygıdan topak topak deyişler
Ayaz esintisiyle sızlanır kaideler... İhbarı hain can, kan bağı asaleten Gece yarısı postallardan çıkan gürültü ile Avazı arşı âlem bastırılır isyanlar... Kamçısında her çırpınış geleceğe kederi nakşetmekte Ömrün en azılı düşlerine kefenler biçilmekte... Dağların oyuğunda hırçın uğuldayışlar Dayılanır in safından kalifiye serzeniş Dökülür tereddüt masum biçarelikten Çelikten kapılar şeytanla yoldaş... Ölüme döner yüz Sevda yanıkları ruhu sardıkça İhtimali yok İkmalsiz düşlerin Açarı kirli sularda kayıp Kutsiyetler kilitli... Üstüne yıkılırken çalakalem duygular Ağlayan hüzün buğusunda karma telaşlarımız Heybede susuz katık... Ellerimizde ahde vefa kutsal ısırık gibi Yüreğimizde azığı tükenmiş, acı ışınım harlı Külfet tebessümlerden... Düne naif kelamlar ne zaman düşünülse Lal olur kızıl figan akşam susuzluğunda... Kaçımız cahil kalmış, yürek sızılarında Danışıklı olunca âlem, riya, irade Sedası ziyan varlığın homurtu Ertelenmiş hayatlar boşlukta. Tutabilirsen ne ala... Hatırı kalmamış kahve fincanlarının Telvesinde boğulmuş öznelerimiz Memnuniyetsiz dilekler durak ararken Soyut kıssadan hisse sövüngen tınılarda... "ömrümüzün son demi sonbaharıdır artık" Gamzenin çukurunda maziden gölet ruhlar Küskünlüğümüz ısrarında ayrıklıkların İlinti kurduğumuz, düş kırıklığınca terennüm Zehri ağır duman duman günce sayfalarında... Terk edilmişken umudumuz Mavi yolculuklara yelken açmış intizarımız... |
sayfanın tiryakisi olacağım bilgin olsun hazal...