Sofia
Durgun suda yakamoz parıltısı
Geçişken zamanın eşsiz hülyası Can damarımın narısın, Sofia! İniltili çellonun la perdesine üşüşür şarkıların Gediklisi ahvalin Şımartılmış Lililum bakışlı Eskiye yeni, yeniye eski resimsin Sofia! Sonbahar sızılı, beyaz ten gölgeli Seyirlik şelale akardı omuzlarına Mahcup, aşüfte, masundu ellerin Güneşin flörtsüzlüğe üzüldüğü Ezgisi kendinden güftesi benden Uykusuzluğuma rüyaydın Sofia! Neydi uzak eden aramızı Yolunu mu kaybetmiş yasak sevdalar Aşikâr mı etmeli yıldızlarına Sus yanına afişler yapıştırıp gecenin Seni sevmek suç Korkunç... Darağaçlarında vuruldu öpüşmelerim Yanına as palyaço kuklalarını Kurtulsun müebbet aşk cezadan Özgür kalsın varlığına dokunmalarım Sırrın kalsın sonsuzluğuma Beni bekliyor musun sahiden Yoksa dönüşünde miyim nöbetin Sihri bahçe çehrende kaldım Hezeyanlardayım, çıkılmayan içinden Güzçiğdemi ayakları altında Işıksız nefesler düştü payıma Kırmızıya çizdim adını dur, bekle! Dört düş öldürdüm, içinde sen vardın Sen bahardın Sofia! Mademki mahşere kaldı sevda Bitsin mezar taşlarının yorgun nöbeti Kavuşmak uzaksa Nefes versin İsrafil sûr’a Benim aşkım ulaştırır bizi ar’a Sen, tılsımlı şarkılar söyle Kutsanan çellonun la perdesinden Mutluluğu anlatsın Ağlatsın Sofia! |