3 KASIM YAPRAĞI
Masanın bu tarafında; saçları alabros traşlı bir küçük çocuk oturmaktadır.
Belli ki henüz ilkokul çağlarında. Onun hemen yanında saçları, sakalları ile isyan bayrağının ilk dalgalarını karşılamaya hazır bir delikanlı. Ve onun da yanında dökülmeye yüz tutmuş beyaz saçları ve biçim verilmeye çalışılmış ama becerilememiş sakalları ile bir yaşlı adam. Yan yana oturmaktadırlar. Kolları, omuzları ve yürekleri birbirine değecek kadar yan yana. Masanın karşı tarafında; arkasındaki sonsuz boşluğa kendini asmış, yaprak-yaprak dökülmeye hazır bir zaman takvimi vardır. Çocuğun, delikanlının ve yaşlı adamın gözleri zaman takvimindedir. Günlerden 3 kasım 1973’ dür. Hava soğuk mu soğuk… Alabildiğine üşüyen ellerin değil alabildiğine donan yüreklerin ilk günüdür. Takvim, zamanın o gününe ait yaprağını sessiz bir ölüm gibi bırakır boşluğa. Çocuğun gözleri yapraktadır. Yaprak bir hayal rüzgârı gibi gelir, yaşlı ve sevgi sıcaklığında bir el şeklini alır ve konar çocuğun saçlarına. Hani her sabah erkenden okula uğurlar gibi ya da bir gecenin uyku vaktinde iyi uykular diyerek saçlarından öper gibi. Delikanlının gözleri de yapraktadır. Yaprak bir hayal rüzgârı gibi gelir, bir çift sevgi ve merak bakışlı göz olur ve saklanır sokağa bakan pencerenin kapalı perdesi aralığına. Hani gecenin ıssızlığındaki boş sokağı gözler ve içinden en “Allah korusun” lu duaları mırıldanır gibi. Yaşlı adamın gözleri de yapraktadır. Yaprak, bir hayal dünyasının sisleri arasında hayal rüzgârına kapılır gibi ama uzaklaştıkça daha da çok büyüyen “teyze” güzelliğinde bir yürek olur ve gelir sarar ihtiyar adamı, görünmez bir sevginin, hasretin ve dinmeyecek hüznün, yumağı gibi. Günlerden 3 kasım 1973’ dür. Çocuk, delikanlı ve ihtiyar adam o günden bu yana masanın aynı tarafında, hep aynı yaprak için görünmez gözyaşlarıdır. * * * Teyzemin anısına…, saygı, sevgi ve özlemle… Cevat çeştepe |