Sessiz Bir Hüzün Ağlar Gün
Kahreden, aptalca bir kuruntunun büyük kadınları gibisin sen
Avucun toprağa dokunsa gök yarılacak Ağlayacak bulut yüzlü hüzünler. Hüzün yağdıkça sokulacak nefesine ihanet İhanet ki büyüdüğünü anladığım en büyük ahmaklığın. Kaç kez büyür ki insan? Belki başka dillerde dökülecek yüzün Saç teline sokulan meleklerin umudu bile temizlemeyecek dualarını. Sahi, sana ayrı dillerde öpüşmeyi öğretti mi Tanrı’lar? Ya da diline gem vuran o saçma varsayımları hüznüne döküp Tan ağarana dek yeni bedenlerin ütopyasına dokundun mu? O çelimsiz, o virane kılan şehir eşkiyalarının damağında demlenirken hayat Ört dedim yüzünü, dudaklarını sık duvarlar gibi ör Düşerken dudaklarından ağlak kadın portleri İçinde bin küfür, üflesen yerle bir olacak Ve yeni binalar dikilecek her gecenin kahreden yoksulluğunda. Daha çok ağlayan çocuklar dökülecek hüznüne Hepsinde ayrı bir sen, ayrı bir yitirilmişlik dokunacak pencerene. Mavi soluyacak eskimiş hikâye başlangıçları Sen öl dedikçe, çoğalacak. Ağlak çocuk kahkahaları doğuracak günce Yazdıkça, eskiyecek. Eskizine ters düşen sokak çığlıkları düşerken avuç içlerine Gri bir kent resmedecek doğum sancıların. Sahi, bu kaçıncı düşük böyle Her gün elâ gözlü çocukları tüketiyor. |