ipek mendildut ağacında salınan yapraktım bir zamanlar; bulutların ağzından yağmurun dilinden dinlerdim şarkılarımı, canımı sıkarsa susuzluk rüzgârın cümbüşüne uyar bir esintiyle oynar oynaşırdık kardeşlerimle… kuruyarak ölmektense sonbaharın sonunda sarıya sarmalanarak yere düşmektense deli fırtınanın elleriyle dalımdan koparılıp anamın gövdesinden ayrılarak savrulmayı düşlerdim hep. birden kemirildim, ipek oldum karnını doyuran bir böcek marifetiyle; eğrildim büküldüm büklüm büklüm tezgahlara düştüm dokundum aşkın emeğiyle. halı da oldum görmemişlerin ayakları altında gömlek de oldum gösterişli kadınların sırtında, hanım kızının çeyizine bohça oldum hiç utanmadan sıkılmadan sardım genç kızların bedenini. bir parçam da ipek mendil oldu; iki işveli göz bir yalanlı söz alana dek sattırmadım kendimi pazarlarda. yâr beni göğsünde gezdirdi sevdiğini sezdirdi boynundaki teri silerken, bir akşam üstü gezerken sahilde bilerek düşürdü yere sonra dönüp gülümsedi ardından gelen beyzadenin gözlerine. oysa ben kesilmeye biçilmeye gönüllü olmuştum, sevdiğim ağlayınca gözyaşlarını sileyim yanağına değeyim diye. ö.n |