tanrı kent// her şey yalan yağmurun ceset kokusundan başka // gün kırmızı karanfil değil su birikintilerinde tüm merdivenler boşluğa astı kendini kör kuyular büyüdü yüzümde gölgelerin sureti sakladı çiçekleri hiç kimse sorgulamadı mumlar erirken yüzü toprağa dönük çınarları aradım şehrin muhtelif yerlerinde alınlarında karakalem yazgısı ölüm ve yalnızlıktı sayfaların arasında gezinen ruh gün süzülüp gitti huzur evinin bahçesinden göz bebeğinde asılı fotoğrafla sustum şarkı söyleyemedim evin kapısından dışarı taşmıştı hayat cüzdanını açtı akrebin spermleri bacak arasına bıraktı kendini mor dişlerin neonları yanıp söndü boynunda yansımasına kahkaha fırlattı kadın fahişe hayatın kalbine doğru sokağın siren çığlığında pedofili kanını akıttı güle çocuğun saçından kurdele düştü utancın yüzüyle haykırdım bildiğim tüm dualar inkârdı avuçlarımda anaforların içinde dağıldı her bir parçam metropollerde çekimli zamandı fillerin hortumu cansız fısıltılar toplandı eflatun dudaklara bir infaz çöp kutusunda bulundu altın vuruşla gözleri döndü resmin yüksek antenlerin koridorlarında pavlov’un köpekleri alkışladı ölü seviciler kadeh tokuşturdu masada sarıldılar tombul hayatın memelerine Aysu |
kutlarim