Hoşcakalacak Ezber
//Mevsimsiz bir ölüm korkusuyla cebelleşirken
Bir karaağaç gölgesinde susmuştum oysa Elimde Oltu taşı maviden tem/s/bihlerim// Okunası belki, İdam ettiğim kafiyelerin hikâye olmuşluğu Oysa, İlk sahnesi son sahnesine denk edilmiş lirik sokaklarda az mı g/izlemiştim hüznümü Hangi cümle arındırır bilmiyorum, keşkesine düştüğüm anlık sevinçlerimi Dilimin ucunda ah gezinedursun Bir damla gözyaşımın yüzü yok mendillere... İzdüşümü gecenin zifrine yenilmişken Titreyen ellerimle çalakalem siliyorum ne varsa Melodik bir ezgide travma yaşamadan yeniden Tanrıdan bir beyaz sayfa dileyerek, Yazgısı yazılmamış bir kız çocuğu doğuracağım Alnına divit kalem ahdimi yazacağım Azaldıkça çoğalan... Müptela olduğum varoş sızıları itip yamaçlarından Minnet sayfalarda açmadan gözlerimi Buğz cümlelere ilişip sırtımda besleyeceğim nefreti Öldükçe dirilecek... Kendimi unuttuğum ateşten alıp Savurup küllerimi araratın çırılçıplak tenine Ve aldırmadan ayın alaz düşlere gülüşlerine Sevaplarımı bağışlayıp kırk haramiye Hoşcakalacak geçmiş keşkelerin içinde... Hele ki Güvenmek! Kendini şahan zanneden bir mısralık sızıya Ve düşmek aksi tebessümlerin anlamsız uykusuna Hüzzam durmayacak suretim bir daha asla… Büyüdüm artık! Ve öğrendim ki dokunmazmış kirpik kaşına Hayrı olmazmış bir gözün ötekine... Nasılda kanamış en insani yanımız Nasıl da a(l)danmışız... Hüznü susturacağım artık yeminle! Ah’ımı bırakıp deli rüzgâra Diyardan diyara dökmeden gözlerimin selini Çenesini kapatıp çığlıklarımın Bölük pörçük sözcüklerle dualara dil dökeceğim Affet beni ezberim hoşcakalacağım kendime Sükûtu demleyip yürek ucunda O mukaddese yalvaracağım incinmiş sözlerimle... Tanrım! Ya Anamın rahmine götür Ve güneş doğarken kes göbeğimi... Ya da günahımla yıka ki... öpsün toprağını son nefesim... Ahh Tanrım , Bırak ve dokunma! Usulca ağlayayım kaybettiğim ipeksi kundağıma... |
Hangi şiirler okur gözler, nasıl böylesi şiirler dikkatten kaçar... Ah! bir anlasam insanları. Daha zevk alacağım paylaşımlardan...
Sevgili Hazal, şairsin sen.