Çokça Çokça Biraz ÇokçaGün Bir-İki: -ilk- ilk hece / ilk kelime / ilk dize / ve… -gömülüyüm / yüzünün tam ortasına… -dünden önce- 7 yani hani nasıl çatallaşırsa sesin bir yumru oturursa boğazına yani hani nasıl güçleşirse nefes alışın nabzın hızlanırsa işte öyle çokça çokça ve biraz biraz az-biraz çokça bir adam gömülüdür yüzünün tam ortasına… -yaklaşınca dünden önce düne- 6 hani nasıl gülerse gözlerinin içi nasıl pembeleşirse tenin hani nasıl aralanırsa dudakların kalbin küt küt çarparsa işte öyle biraz biraz çokça ve çokça çokça pek-çokça gömülmüştür bir adam diri diri yüzünün tam ortasına zaman zamandan öte zaman zamandan önce… -ve sonra gelince dün dünden önce- 5 gömülürsün vazgeçişin eşiğine gelince yitirir neşesini içindeki hokkabaz hesap sormaya başlar bir bir / bütün bu yenilgiler-yanılgılar-zaaflar bütün bu yılgılar bu kaçışlar bu yoksunluk bütün bu amaçsızlık bu anlamsızlık ve yitirdiklerin ve geri kalanın ve yitirmeye devam edeceklerin… Gün Üç-Dört: -sunuş- bir anlamın (kısa metrajlı/kısa mesafeli/kendine özgü) dirilişi yeniden yeni temsillerde ya da dağılıp paramparça yayılışı bir aşkın uzun/kirli ve bozuk yollarda… -bir serap belki / belki bir vaha… -dün ve herhangi bir gün arasında herhangi bir nokta- 4 bir çift gözü kapardın uzanıp ancak boşluğu dolduracak kadar / bir boşlukta ancak sesinle dolacak / bir çığlıkta ancak seninle son bulacak / bir son buluşta ince-uzun-sen ve hüzün kokan / öyle uzak-öyle narin-öyle merhametli ve hünerli ve ölgün parmaklarınla çokça ölü çokça az-biraz çokça gömülünce bir adam umarsız / yüzünün tam ortasına… -noktadan çıkan dün ve gün- 3 bir adam kalırdı her şeye rağmen hani sen susup da o ölünce saklı bakışları kalırdı ardında buruşuk bir çocuk yüzüyle gülümseyerek hani hiç istemediğin ama çok sevdiğin hani çok iyi bildiğin ama direttiğin kalbindeki sonsuz uçuruma ittiğin / ya da buyur ettiğin (bazen sızdırarak azar azar bazen çağıldamasına izin vererek kazara belki belki isteyerek) ama gizlediğin gene de yeşerttiğin (nefret ederek bazen bazense çok severek ‘üzülerek belki belki üzerek’) çok sesli-yok yüzlü bir adamın sessiz gülümseyişine güvenerek aldanarak ya da çokça çokça ama pek-çokça bir gömütten bir gömüde sürükleyerek peşi sıra bir derece ya da itibar farkıyla yalınkat-yeknesak-ağır çekim hareketlerle öl deyince ölen susunca giden ama dönüp dolaşıp gene yüzünde huzura eren hiç yüzlü-yok bir adamın kör-sağır sevgisiyle sarılmak isterdi bir ilk dize süresince gömülmeden / biraz biraz az-biraz önce… Gün Beş-Altı: -düğüm ve serim- kapanınca perde ismini hecelerdim bir bizim bildiğimiz bir dilin kapalı/suskun/sözcüksüz ürkekliğiyle… -tümce üstü bir serüvendi sanki / sanki hiç bitmeyecekti… -dünden sonra bugünden önce- 2 çoktan uzaklaşmış olurdun çok sanrılı-hiç bilinmeyenli denklemlerin / çocuksu çözümsüzlüğüyle bir başına / bir adam kalırdı ardında yeşili tuhaf-sancısı koyu özü birkaç ayrık bitkinin özsuyu gülümserdi ölüme bir taklitten bir taklide koşan hacimsiz-renksiz-kütlesiz / imgesiz-imsiz-işaretsiz kâh bir çocuğun saç örgüsünde kâh bir çınarın köklerinde gölgelerin oynaştığı bir akşamüstü rastladıkça kendine / unutuveren hep kırılan ama hiç vazgeçmeyen bir adam hiç-sözlü öldükçe çokça çokça az-biraz çokça gömülen / yüzünün gökkuşağı rüyasına… Gün Yedi: -son- kılı kırk yardığında her ürktükçe yabanıl -gülümser (yılankavi/korkusuz/paramparça) yani en sonunda sona varınca çokça çokça biraz çokça tükenir sözcükler -bir veda buğusu hep / hep bir rüya… -gün bugün dün- 1 dilinde bir adamın senden kalma bir suskunluk yoğun/katı/koyu/yosun tutmuş şapkadan hüzün çıkardıkça her sancıdan pay ayırıp tütsüleyerek tenini / ağır-aksak bir ritimle bilinmeyenin kıyısına vuran bir yaralı kalyon / top gülleriyle delik-deşik bir balina ya da / sırtında zıpkınıyla sığınır (yüzünde yarına ait bir anne nidası gözlerinde bir milyon bin yıllık şefkat) bir kez daha gülümser ölüme gömülmek için bir kez daha çokça çokça biraz çokça / yüzünün dipsiz-paslı-ölümcül aydınlığına… son kez / merhaba… Haziran-Temmuz 2010 / Ankara-Ağrı |