Kasımpatı vurgunları
Bazen sıyırılıp çıkmak isterken bu yokuşu
Bir cam fanus içinde geçiyor hayat Havası ciğerlerinde yeni bitmiş bir yaşamın Kelimelerinde ödem oluşması bitiriyor içimizi Neydi bu hayat? Kirletilmiş yalnızlıklar deryasına düşen çiçekler Zehirli bir sarmaşık belkide anlatılanlar Bir bir eritmekte avuçlarımdaki gülümsemeyi Ah Rabiam! İçimde toplarken kırmızı meyveleri Toplarken kırmızıya dair tüm düşlerimi Yosun kokusu bir acı sarıyor etrafı Denizin mavi tuzlarından yayılan Okyanus değil aslında bu kırağa yalnızlığı Olsa olsa düştüğü yeri bilmeyen çağlayan intiharı Buharına hapsederken penceredeki tebessümleri Bir öpücük karşılıyor pencereden geçenleri Belli belirsiz bir jilet darbesi keserken dilini Duymaya meyil kalmadı söylediklerini Neydi dilimizdeki bu şerbetçi mahyoşluğu Sevdamızın boynuna kazımışken ismimizi Belki bir yağmurdu bilemediğimiz diyarlardan gelen Üzerimizdeki bu özlem ıslaklığını oluşturan Bir bulut süzülüşüyle geçerken hüzün tepemizden Hep bir başka zincir paslanıyor yüreğimizde Bir acımtrak düş belki de bu Bir sarımtrak ten buğulanması Koyu bir ses aranjmanı delerken kulağımı Bir dere kenarı ferahlığı sarmakta içimi Kurut avuçlarını Rabiam Hazanın damlaları ıslatmasın çizgilerini Ve her bir yıldız yakmasın umutlarını Beslerken bir düşü kumbaramdaki havzada İki tebessüm arasında uyuşurken elim Ayaklarımdan bedenime sıçrayan Bir özlemin taşkıranı parçalamakta göz pınarlarımı Ağlama Rabiam! Saksındaki hiçbir çiçek taşıyamaz daha fazla acını Saklayamaz içindeki sırlarını Ağlama Rabiam! Bak dışarı seyret turuncu tulumlu yalnız adamları Ağır aksak ölüme koşan adımları Gül Rabiam! Gül ki bağışlasın saksındaki kuş gagasının içinde sakladıklarını Gül ki çürüsün içimdeki kasımpatı vurgunları.. Selçuk ERKİ |