MADEMKİ ÖLÜYORUM
Mademki ölüyorum
Ve gece düşmeden daha gözlerime Karanlığa yatıyorum Bu senin şiirin olacaktır bundan sonrasında Ben Yıldızları toplayacağım gökten Son kurşunu aya sıkacağım Bu kez Bu hiçliğin şiiri olacaktır öncesinde Ben Sokak aralarında Firari düşler bırakacağım Islak kaldırımlara Ki Sonrasında isimsiz ölüler çıkacaktır mezarlarından Kimsesiz kalmışlık adına Ve şimdi Bir damla yaş düşecek Gözlerden Tüm ölmüşler adına Bir damla kan uslandıracak Ağlayan Çocuğu Bir damla yaş öldürecek Yaşlanmış ruhu Vakitsiz şiirler bunlar Sıradan ihtimaller bırakıyor dillerde Sebepsiz dileklerim oluyor sonra Kirleniyor ellerim sensiz uyunulmuş uykuda Ve gündüzler kalıyor yarım yamalak aklımda İsimsiz tebessümler bırakıyorum sıradan insanların Sıra dışı ihanetlerine Karanlığı dahi sevmiyorum artık Ben Şafak söktüğünde Ve Güneş isterik gülüşler bıraktığında aklıma Ismarlama ölümler bekletiyorum dudağımda |
Ve gece düşmeden daha gözlerime
Karanlığa yatıyorum
Hani moda bir tabir vardır…
“SANAL GERÇEKLİK” dedikleri…
Kendi hakikatini bilmiş bulmuş olmanın verdiği bir rahatlıkla ölüme bir dudak büküş var…
Çünkü gece görmemiş gözler karanlığı hakikat olarak kabul etmez…
Ancak hakikati bilen şunu bilir ki sanal olan benlik hakikatin aşikar olmasıyla yok olmaya…
Yani vehmi benlik için sanal gerçek olan ölüme mahkumdur…
* * * *
Bu senin şiirin olacaktır bundan sonrasında
Ben
Yıldızları toplayacağım gökten
Son kurşunu aya sıkacağım
Bu kez
* * * *
İşte gönlümce bu mısralarda da o sanal benliğin kıyameti anlatılmakta…
Tekvir Suresi’ nde anlatıldığı gibi…
1- Güneş, dürüldüğü zaman,
2- Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman,
3- Dağlar, yürütüldüğü zaman,
…
11-Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman,
Doğruyu ve hakikati şiir tadında sunmak ayrı bir ustalık…
Takdir ustaların işidir…
Bendeniz hayranlığımı belirtmek istedim…
Saygılarımla…