Dalsız ağaçköhne bir yerde şarkılara bıraktım ben değil şarkılar söylüyor seni hepsinden birer hatıra kalmış senden yoksa olmadı / yok bir hikayemiz seninle yanlış bir adresteki yoldun ta başından dönülen geçti bitti/ kimbilir kimdesin şimdi sen uzanabilsem, aldanmışlara eklerdim onu da büyümemiş bir çocuk gülüşünü dudağına astığını bilmesini isterdim peşinen anıları bağışlarım, onlar en masumane idi/ aramızda düşüme soktuğun akrep uyandırırken beni sevgiyi de öldürdü içimde ’yolları ayrı olanlar, birbirine danışmazlar*mış sularından çarçabuk çekildiğim bundandır ve gözlerimde alışkanlığını beslemediğim gözlerin / ki, o koyu karanlık kuytu çıkılmıyor daldın mı içine sen, bildiğin gibi çal söyle yalanını yokluğun varlığından daha güzel istediğim gibi konuşuyorum kağıtta seni arıttım, çeliklendi kalbim sürgün vermez bir daha senden kurulup durmuyorsun saatlerle ben değil şarkılar söylüyor seni hepsinde birer hatıra kalmış senden konuşup duruyorlar dillerince aralarında o köhne yere vururlar dozeri yakında taş üstüne taş mı kaldı dünyada sen de yok olursun böyle dönme, yolun yeniden düşmesin bu tarafa poyraza dönüp, çevrilmezse rüzgarın yönü düşmeyecek kucağımdan mutlu yarın hayali farklı dudağımdaki ezgi sen kıymetini bilemedin hiçbir şeyin ne değişir, ne düşer üzerinden o ölü renk dumanlı gri sevsen de bir gün, ben seni yine yol korkağı bileceğim tuz bas sendeki sevmek korkusuna / susarsın, iyi gelir belki ağaç dallarından yoksunsa, gövdesi ne işe yarar ki Hâdiye Kaptan * Conficius |
güzel betimlemeler
sizi görmek güzel sayfamda
saygılar