gönlümün yediemin’i cücelerkendinden kopuveren bir çığ gibi gecenin ortasında çıplak ve yalnız sesimin en titrek tonuna vurgun yamaçlarında bir dağın karları eriyen gözlerimde uykusuz su masalsız dev bu yer bu gök bu cennet cehennem kaygısı hep sen kaçıp gitsem kaçıp gitsem bütün gölgelerden şems’e o bana gülümseyiveren yıldızlar kadar uzak yakın ve pejmürde ellerin dizime vura vura ağlayan iki çocuk kadar yalnız serin illaki senin iki zebaninin kırlangıç yuvasında kalan aklı kadar göğüs kafesimde duran canımı alır da gider sözlerin cabası budur işin hakkı olmaz ki aşkın Tanrıdan gelir ellerinize düşer sizin bilen bilir bilmeyen gider uykusundan bu adamın |
öylesine ayrı, öylesine apayrı bir dildir ki başka herhangi bir dile çevrilemez
hatta yazılmış olduğu kendi diline bile...”
Jean Cocteau