Kirli sakallarımızdan dökülen İstanbul'suzluğumuzaAcılar ikliminden Transfer olan mevsimlere Cemre diye düşmeden Kerbela resimleri, Budamak gerekir Uzatmadan karanlığın boyunu, Bir bağ bozumu mevsiminde Uyku kulelerini ateşe verip Gönül dağlarında, Ne bitmeyen bir kahramanlığın satır aralarında Ne birütüs kokan ihanetin Neron yalnızlığında, Geciken bir güneş yapıştırıp karanlığın alnına, Yeni doğan bir güne merhaba deyip… Kirli Sakallarımızdan dökülen İstanbul ‘suzluğumuza Mavileri mağaralarda bekleyen bir yengeç olmasın yüreğimiz Yüzümünüzün atlasında bir teneşir tahtası olmasın Kendi ölümüzü yıkamaya bulamadığımız yer, Yahu şöyle gün içine uzanıp, ak memeden süt içen bir çocuk gibi, Sessizce, kimsesizce yavaşça dolaşsak kıvrımlarında uçurumların, Kimse dokunmasa örneğin kendi intiharlarımızın sükûtuna, Bu verilmiş beden, bir Allah, birde yalnız bizden sorulsa, Karışmasa gözbebeklerimizde büyüyen bir çiçeğin anatomisine kimse, Çekin gidin göğsümüzde ki kıllardan, açık kalsın yakası gömleğimizin, Şöyle özgürce dolaşalım caddeleri, difteri nöbetine tutulmuşların Gölgesi düşmesin gölgemize, kendi hayatımızı kendimiz yaşasak örneğin. Ne bir hayal, Ne bilim kurgu, Yıksak istinad duvarını korkularımızın Şemsiye istemiyoruz Tepemize süngüler inmesin yeter… Lütfi Kireçci |