Öcünü almamış çocuklar uyanıyor her sabah içimdeBirazdan boynunu kıracaklar adamın Çekip ayaklarının altından dünyayı Hiç yalnız kalmayacak adam, Bir ana ağıtlarını asacak gül dalına Öcünü almamış çocuklar uyanıyor her sabah içimde Dağları yutmaya hazırlanan kocaman ağızlarıyla, Gök gürültüleriyle yıkayıp yüzlerini TEMBEL BİR ARININ PARKINA BIRAKIYORLAR sevinçlerini. Her sabah uyandığımda yolunu şaşırmış bir çığlık Demirliyor ayaklarıma, düşlerimi öpüyorum Bir balığın solungaçlarından dışarı çıkarıp dudaklarımı, Usulca sessizce bir kartal gözünden düşüyorum caddelere, Caddeler kaygılarını kaktüslere bırakmış insanlarla dolu Öldüğümde suçlar işlemeyecektim taammüden, heyhat, Martıların son yalnızlığı Kirlenmeye başlayacaktı çehremde, Hiçbir cellât çadır kuramayacağını Anlayacaktı boynumun ağrıyan yanlarında, Boğulmuş kuş ölüleri Eklenmeyecekti repertuarına, Aksırığını tutmuş Gökyüzünün rutubetli yalnızlığında Bir ana, yüzlerce ana, Yüzünü yumayacaktı her kalktığında Her kapının vurulduğunda Ölü haberleri duymamak için Saklayacaktı kulaklarını kızının çeyiz sandığına… Kimse anlamayacaktı yüreğinde kopan fırtınayı, Fırtınayı nasırlı elleriyle büküp Eski bir albüme kaldıracaktı. Birazdan boynunu kıracaklar adamın Çekip ayaklarının altından dünyayı Hiç yalnız kalmayacak adam, Bir ana ağıtlarını asacak gül dalına |
ne çok şey...ne kadar yalın çığlık.ne kadar ciddi...ve ne kadar elle tutulur kadar sahici.
tebrikler.